ölümüne

listen to the pronunciation of ölümüne
Türkçe - İngilizce
deadly
to the death

We must fight to the death. - Biz ölümüne savaşmalıyız.

A great warrior radiates strength. He doesn't have to fight to the death. - Büyük bir savaşçı güç yayar. O ölümüne savaşmak zorunda değildir.

to death

She was scared to death of her husband. - Kocasından ölümüne korkuyordu.

Tom has been worried to death. - Tom ölümüne endişeliydi.

ölüm
death

Is there life before death? - Ölümden önce hayat var mıdır?

Sometimes the first symptom of cardiovascular disease is death. - Bazen kardiyovasküler hastalığın ilk belirtisi ölümdür.

ölümüne dövmek
beat to death
ölümüne susamak
to run into the jaws of death
ölümüne susamak
to court death, gamble with one's life
ölümüne yol açmak
carry off
ölüm
decease
ölüm
passing away
ölüm
died

He died an unnatural death. - O doğal olmayan bir ölümle öldü.

The news that he died was a shock to me. - Onun ölüm haberi beni şok etti.

ölüm
capital

I will abolish capital punishment. - Ölüm cezasını kaldıracağım.

Many countries have abolished capital punishment. - Birçok ülke ölüm cezasını kaldırdı.

ölüm
demise
ölüm
dying

Get busy living or get busy dying. - Ya hayata tutun ya da ölüme teslim ol.

Dying is nothing. So start with living, it's less funny and it lasts longer. - Ölüm hiçbir şey. Bu yüzden yaşamla başla, daha az komik ve daha uzun sürer.

ölüm
{i} killing

This is a killing machine. - Bu bir ölüm makinesi.

ölüm
{i} tomb
ölüm
mortem
ölüm
(deyim) dying breath
ölüm
kiss-off
ölüm
longed-for rest
ölüm
(Denizbilim,Gıda) mortality

Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide. - Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.

ölüm
(deyim) last breath
Ölüm
exitus
ölüm
fatality

Life has a 100% fatality rate. - Hayat %100 ölüm oranına sahiptir.

ölüm
doom
ölüm
quietus
ölüm
murder

Murder is punishable by death. - Cinayet ölümle cezalandırılabilir.

Murder is punished by death. - Cinayet ölümle cezalandırılır.

ölüm
human death
ölüm
{i} end

His death marks the end of a chapter in our history. - Onun ölümü tarihimizde bir dönemin bitişini gösterir.

The novel ends with the heroine's death. - Roman bir kahramanın ölümü ile sona erer.

ölüm
death of
ölüm
death for
ölüm
{i} last

When only death remains, the last resort is to beg for food. - Sadece ölüm kaldığında, son çare yiyecek için yalvarmaktır.

Last year in the Philippines, earthquakes and tidal waves resulted in the deaths of more than 6,000 people. - Geçen yıl Flipinlerde, depremler ve deprem dalgaları 6000'den fazla kişinin ölümüne sebep oldu.

ölüm
{i} sleep

Death is often compared to sleep. - Ölüm genellikle uykuyla karşılaştırılır.

The poet compared death to sleep. - Şair ölümü uykuya benzetti.

ölüm
{i} ending
Ölüm
(Tıp) mors
Ölüm
(Tıp) obitus
Ölüm
(Tıp) thanato
ölüm
passing
ölüm
kiss off
ölüm
rest

Death penalty has been restored in this country. - Ölüm cezası bu ülkeye geri getirildi.

ölüm
exit
ölüm
the great divide
ölüm
latter end
ölüm
way of death, manner of dying
ölüm
the reaper
ölüm
obituary

Tom Jackson's obituary said that he was born in Boston. - Tom Jackson'un ölüm ilanı Onun Boston'da doğduğunu söylüyordu.

ölüm
bitter end
ölüm
mortuary
ölüm
dissolution
ölüm
mortal

Death is the door that brings this mortal life that we have lived to an end and opens out to the eternal life to come. - Ölüm, yaşadığımız bu fani hayatın sona ermesi ve ebedi olan ahiret hayatına açılan kapıdır.

The people on this earth are all mortals. - Bu dünyadaki insanların hepsi ölümlüdür.

ölüm
the grim reaper
ölüm
necro

Necromancers can resurrect the dead. - Ölümçelenler ölüyü diriltebilir.

ölüm
departure
ölüm
longed for rest
ölüm
deadly

The tip of the spear was dipped in a deadly poison. - Mızrağın ucu, ölümcül bir zehire batırıldı.

The seven deadly sins are: pride, envy, greed, anger, lust, gluttony and sloth. - Yedi ölümcül günah şunlardır: kibir, kıskançlık, açgözlülük, öfke, şehvet düşkünlüğü, oburluk ve tembellik.

ölüm
death, end, decease, demise; murder
ölüm
fate

Death is everyone's fate. - Ölüm herkesin kaderidir.

Everybody was waiting the same fate - death. - Herkes aynı kaderi bekliyordu - ölüm.

ölüm
curtain
ölüm
latter
ölüm
parting
ölüm
mort

Death is the door that brings this mortal life that we have lived to an end and opens out to the eternal life to come. - Ölüm, yaşadığımız bu fani hayatın sona ermesi ve ebedi olan ahiret hayatına açılan kapıdır.

Rigor mortis sets in soon after death. - Vücudun katılaşması ölümden hemen sonra başlar.

Türkçe - Türkçe

ölümüne teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Ölüm
(Hukuk) MEVT
Ölüm
(Osmanlı Dönemi) ŞİAR
Ölüm
(Osmanlı Dönemi) GUL
Ölüm
emrihak
Ölüm
memat
Ölüm
(Osmanlı Dönemi) NEYT
Ölüm
(Osmanlı Dönemi) KAZIYE
Ölüm
vefat
Ölüm
(Osmanlı Dönemi) LİZAM
Ölüm
ebedi uyku
ölüm
Ölme biçimi
ölüm
Çok büyük sıkıntı, üzüntü
ölüm
Ölmesi istenen kimse veya şey için kullanılır
ölüm
Sona erme, yok olma, ortadan kalkma
ölüm
Sona erme, yok olma, ortadan kalkma. Çok büyük sıkıntı, üzüntü: "Sürgün benim için ölüm gibi bir şey olmuştu."- R. N. Güntekin. Ölmesi istenen canlı için kullanılan bir söz
ölüm
İdam cezası
ölüm
Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, mevt, irtihal, vefat: "Çenesinde babamın ölüm günü gördüğüm asabi buruşmalar var."- Y. Z. Ortaç. Ölme biçimi. İdam cezası
ölüm
Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, mevt, irtihal, vefat
ölüm
irtihal
ölümüne