hareket%2Ci%C5%9F%2Cfiil%3Bbelge%3Bkanun%2Cyasa

listen to the pronunciation of hareket%2Ci%C5%9F%2Cfiil%3Bbelge%3Bkanun%2Cyasa
İngilizce - Türkçe

hareket%2Ci%C5%9F%2Cfiil%3Bbelge%3Bkanun%2Cyasa teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

toprak içinde gravite etkisi ile hareket eden su
gravitasyonla su
Türkçe - Türkçe

hareket%2Ci%C5%9F%2Cfiil%3Bbelge%3Bkanun%2Cyasa teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

hareket paralaksı
Bir derinlik algısı ipucu. Bir manzaranın önünden geçerken, bize yakın olan nesneler, daha uzaktaki nesnelere kıyasla gözümüzün önünden daha hızlı geçer
HAREKET
(Osmanlı Dönemi) Kımıldanma. Davranış. Yola çıkmak. Bir cismin sabit bir noktaya göre yerinin veya durumunun değişmesi. Sarsıntı
HASMANE HAREKET
(Hukuk) Düşmanca davranış
hareket
Davranış
hareket
Belirli bir amaca varmak için birbiri ardınca yapılan ilerlemeler, akım
hareket
Yer sarsıntısı, deprem
hareket
Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içerisinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi
hareket
Yer sarsıntısı, deprem: "Ben, diyor, hareket olurken Eminönü'nde idim."- M. Ş. Esendal
hareket
Yola çıkma
hareket
Vücudu oynatma, kıpırdatma veya kımıldanma
hareket
Devinim
hareket
Davranış: "Sakin, dürüst, kıyafeti ve hareketleriyle hiçbir ayrılık göstermeyen bir adamdır."- H. E. Adıvar
hareket
Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içersinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi
hareket
Bir parçanın yavaşlık, çabukluk derecesi
hareket
Katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri
hareket
Vücudu oynatma, kıpırdatma veya kımıldanma: "Her hareketi kamera önünde rol yapıyormuşçasına hesaplı."- R. H. Karay
hareket
Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim
hareket
Demir yollarında katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri
hareket dairesi
Demir yollarında hareket işlerini düzenleyen, izleyen daire
hareket etmek
Vücudu oynatmak, kıpırdatmak veya kımıldamak, devinmek
hareket etmek
Devinmek
hareket etmek
Yola gitmek, yola çıkmak
hareket etmek
Davranmak
hareket noktası
Bir sorunun incelenmesinde başlangıç olarak alınan nokta
hareket noktası
Bir işin, bir yolculuğun vb.nin başladığı yer
İHTİLATLI HAREKET
(Hukuk) Hakaret fiilinin toplu veya dağınık ikiden çok kimse ile birleşerek yapılması
Türkçe - İngilizce

hareket%2Ci%C5%9F%2Cfiil%3Bbelge%3Bkanun%2Cyasa teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

hareket
motion

Are you in favor of this motion? - Bu hareketi destekliyor musun?

Our planet, Earth, is always in motion. - Gezegenimiz, Dünya, her zaman hareket halindedir.

hareket etmek
act

I had to act quickly. - Çabuk hareket etmek zorunda kaldım.

If you really have grounds for acting the way you did, then please tell me. - Yaptığınız şekilde hareket etmek için gerçekten sebebiniz varsa, o halde lütfen bana söyleyin.

hareket
movement

Your son took part in the student movement, I hear. - Oğlunuz öğrenci hareketi içinde yer aldı, ben duydum.

The movements of this robot are awkward. - Bu robotun hareketleri hantaldır.

hareket etmek
move

In fact, to move at any speed the polar bear uses twice as much energy as do most other mammals. - Aslında, herhangi bir hızda hareket etmek için kutup ayısı, çoğu diğer memelilerden iki katı daha fazla enerji harcar.

Look, Tom, we have to move. - Bak, Tom, hareket etmek zorundayız.

hareket
move

Nothing's wrong with the engine, but my car won't move. - Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.

They were so frightened that they couldn't move an inch. - O kadar korktular ki bir inç hareket edemediler.

hareket etmek
take off
hareket
travel

The earth travels in an orbit around the sun. - Dünya güneşin etrafında bir yörüngede hareket eder.

Light travels at a velocity of 186,000 miles per second. - Işık saniyede 186.000 millik bir hızla hareket eder.

hareket
behavior

This movement had a great impact on the behavior of women. - Bu hareketin, kadınların davranışları üzerine büyük bir etkisi vardı.

hareket cetveli rail
timetable
hareket
movement; move; motion; act, behaviour, conduct; activity, action; departure, start
hareket eder
driven
hareket ettirmek
wag
hareket gücü
(Fizik,Gıda) momentum
hareket tarzı
manner

I don't like her manner. - Onun hareket tarzını sevmiyorum.

hareket
handling
hareket
evolvement
hareket
(Gıda) action times activation energy
hareket
militate
hareket
(Gıda) action times
hareket
ultrasonic
hareket
doings
hareket
animation
hareket
flight

I need a flight that leaves on Monday afternoon. - Pazartesi öğleden sonra hareket eden bir uçuşa ihtiyacım var.

My flight will depart in an hour. - Uçağım bir saat içinde hareket edecek.

hareket
despite
hareket
kinesis
hareket
behave

Don't behave lightly. - Düşünmeden hareket etme.

hareket
(Askeri) travelling speed
hareket
commotion
hareket
conversation
hareket
(Bilgisayar) transactional
hareket
walk

Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free. - İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.

You must be completely still and walk on your tip-toes. The baby is asleep. - Sen tamamen hareketsiz olmalısın ve parmak uçlarında yürümelisin. Bebek uyuyor.

hareket
(Askeri) weigh
hareket eden
mobilizing
hareket eden
mobile
hareket etme
start
hareket etmek
(deyim) get cracking
hareket etmek
(deyim) make for
hareket etmek
do
hareket etmek
take out
hareket etmek
get off
hareket etmek
(deyim) fuck around
hareket etmek
comport oneself
hareket etmek
leave

Be prepared to leave. - Hareket etmek için hazır ol.

We had to leave for America on short notice. - Hemen Amerika'ya hareket etmek zorunda kaldık.

hareket etmek
set off
hareket etmek
get around
hareket etmek
set over
hareket etmek
set out
hareket etmek
start

The train was just on the point of starting when I got to the station. - İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.

The bus was about to start. - Otobüs hareket etmek üzere idi.

hareket etmek
(deyim) fuck about
hareket etmek
pull away
hareket etmek
conduct
hareket etmek
start off
hareket etmek
pull out
hareket etmek
wiggle
hareket etmek / ettirmek
move
hareket harbi
(Askeri) mobile warfare
hareket harbi
(Askeri) war of movement
hareket hattı
(Askeri) course of action
hareket hızı
movement speed
hareket kolu
starting lever
hareket kolu
lever
hareket planı
plan of action
hareket verme
start
hareket şekli
(Askeri) course of action
Hareket Ordusu
The Action Army
hareket bilim
Kinesiology
hareket eden
moving

I see something moving. - Hareket eden bir şey görüyorum.

It's dangerous to jump off a moving train. - Hareket eden bir trenden atlamak tehlikelidir.

hareket etme
moving

I've got to keep moving. - Hareket etmeyi sürdürmek zorundayım.

I need to keep moving. - Hareket etmeye devam etmem gerekiyor.

hareket etüdü
(İdari Yönetim) Motion study
hareket tarzı
behavior
Hava Kuvvetleri Hareket Tarzı Direktifi
(Askeri) Air Force Policy Directive
Hava indirme görev komutanı; Hava Hareket Komutanlığı; Kara Kuvvetleri Malzeme K
(Askeri) airborne mission commander; Air Mobility Command; Army Materiel Command
hareket
step
hareket
transaction

This is an illegal transaction. - Bu yasadışı bir harekettir.

hareket
earthquake, tremor
hareket
movement, organized movement
hareket
locomotion
hareket
stroke
hareket
rail. traffic
hareket
demeanour [Brit.]
hareket
motion, movement, action
hareket
bearing
hareket
setout
hareket
behaviour [Brit.]
hareket
starting

The train was just on the point of starting when I got to the station. - İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.

hareket
deportment
hareket
stir, activity
hareket
(Hukuk) movement, act, conduct
hareket
gesture

We often use gestures to convey simple messages. - Genellikle basit mesajları iletmek için el hareketlerini kullanırız.

She gave me a hand gesture I didn't understand. - O bana anlamadığım bir el hareketi yaptı.

hareket
exercising, exercises, exercise
hareket
conduct
hareket
play

She played a part in the women's lib movement. - Kadınların özgürlüğü hareketinde yer aldı.

Tom doesn't always play by the rules. - Tom her zaman kurallara göre hareket etmez.

hareket
act

It is imperative for you to act at once. - Derhal hareket etmen zorunludur.

All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood. - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

hareket
action

Tokyo wasted no time in taking action. - Tokyo harekete geçmede boşa zaman geçirmedi.

Mario's Pub is where the action is. - Mario'nun Pub'ı hareketin olduğu yerdir.

hareket
act, action, deed; conduct, behavior
hareket
mus. tempo
hareket alanı
(Havacılık) movement area
hareket alanı
swing
hareket alanı
travel range
hareket alanı
radius of action
hareket alanı
elbowroom
hareket bilimi
mechanics
hareket dairesi
dispatcher's office
hareket derzi
movement joint
hareket dingili
live axle
hareket dişlisi
gear drive
hareket dişlisi
running gear
hareket edebilen
motile
hareket eden
acting
hareket empedansı
motional impedance
hareket etme
hold still
hareket etmek
pull away from the kerb
hareket etmek
budge
hareket etmek
play
hareket etmek
behave
hareket etmek
(gemi) get under weigh
hareket etmek
deport oneself
hareket etmek
waggle
hareket etmek
comport oneslf
hareket etmek
move off
hareket etmek
pull
hareket etmek
1. to move, stir, act. 2. to act, behave. 3. to set out, start; to depart. 4. to leave for
hareket etmek
a) to move devinmek b) (taşıt) to move off c) to get off, to set out yola çıkmak d) to depart, to leave kalkmak e) to act, to conduct, to behave davranmak
hareket etmemek
stand still
hareket etmemek
be at a standstill
hareket etmemek
steady
hareket etmemek
hold still
hareket etmeyin
Don't move
hareket ettirici
driving
hareket ettirici
locomotive
hareket ettirici
motor
hareket ettirme
motivation
hareket ettirmek
drive
hareket ettirmek
motivate
hareket ettirmek
stir
hareket ettirmek
budge
hareket ettirmek
to move
hareket eğimi
(Pisikoloji, Ruhbilim) movement gradient
hareket flaması
blue peter
hareket halinde
astir
hareket halinde
on the go
hareket halinde
in motion

Do not open while the train is in motion. - Tren hareket halindeyken açma.

Never open the door of a car that is in motion. - Hareket halindeyken arabanın kapısını asla açma.

hareket halinde
on the wing
hareket halinde
on the move

Tom is always on the move. - Tom her zaman hareket halinde.

This tank can shoot on the move. - Bu tank hareket halinde atış yapabilir.

hareket halinde olma
activity
hareket hızı
running speed
hareket ile ilgili
kinematic
hareket izni vermemek
ground
hareket kabiliyeti yüksek
flexible
hareket kabiliyeti yüksek
flexile
hareket kabiliyeti yüksek çok amaçlı tekerlekli araç
(Askeri) high mobility multipurpose wheeled vehicle
hareket kabiliyeti, hareket kabiliyeti engelleme ve/veya beka
(Askeri) mobility, countermobility, and/or survivability
hareket kaydı
(Bilgisayar,Teknik) transaction record
hareket kodu
(Bilgisayar) transaction code
hareket kolu
motion bar, starting lever
hareket kolu
starting handle; crank
hareket kuvveti
motivity
hareket memuru
dispatcher

Tom is working as a dispatcher. - Tom bir hareket memuru olarak çalışıyor.

Tom has been working as a dispatcher. - Tom bir hareket memuru olarak çalışıyor.

hareket merkezi
center of motion
hareket miktarı
quantity of motion
hareket no
(Bilgisayar) transaction id
hareket noktası
1. point of departure, departure. 2. starting point (of a matter, discussion, etc.)
hareket noktası
starting point
hareket noktası
point of departure
hareket pinyonu
drive pinion
hareket planı
(Hukuk) action plan
hareket plağı
(Fizyoloji) motory disc
hareket plağı
(Fizyoloji) motor plate
hareket saati
departure time
hareket saati
(Askeri) station time
hareket serbestliği
free swing
hareket serbestliği
rope
hareket tarzı
proceeding
hareket tarzı
behaviour [Brit.]
hareket tarzı
manners
hareket tarzı
(Hukuk) modus operandi, policy
hareket tarzı
(Askeri) course of action
hareket tarzı
policy
hareket tarzını belirleyen
policy making
hareket ve intikal raporu
(Askeri) movement report
hareket veren
actuator
hareket yarıçapı
radius of action
hareket yönü
(Otomotiv) direction of movement
hareket özgürlüğü
free swing
hareket özgürlüğü
freedom of movement
hareket özgürlüğü
rope
hareket özgürlüğü
free hand
hava hareket filosu; Kara Kuvvetleri idari yapısı; Mevcudat Yönetim Sistemi
(Askeri) air mobility squadron; Army management structure; Asset Management System
hava hareket tümeni
(Askeri) air mobility division
hava hareket unsuru; anten üzerindeki elektronik
(Askeri) air mobility element; antenna mounted electronics
havadan hareket destek filosu
(Askeri) air mobility support squadron
ani hareket
flick
acayip hareket
quirk
düşünmeden hareket eden
impulsive
gösterişli hareket
flourish
ihtiyatlı hareket etmek
reef
sessizce hareket etmek
creep
yavaş yavaş hareket ettirmek
inch
birlikte hareket etmek
concert
askeri hareket
(Askeri) military action
birlikte hareket etmek
liaise
boyunca hareket etmek
go
centilmenlik dışı hareket
(Spor) misconduct
diagonal hareket
diagonal displacement
diagonal hareket
local
dikey hareket
(Bilgisayar) tilt
elle hareket ettirme
manipulation
elle hareket ettirmek
manipulate
ezbere hareket etmek
act by rote
ezbere hareket etmek
act on impulse
feminist hareket
feminism
ileriye doğru hareket
course
jet tepkisiyle hareket
(Havacılık) jet propulsion
ritmik hareket
eurythmy
sürü halinde hareket etmek
flock
tektonik hareket
(Coğrafya) tectonic movement
toplumsal hareket
(Politika, Siyaset) social movement
uygunsuz hareket
faux pas
uygunsuz hareket
(Askeri,Ticaret) misconduct
yasa dışı hareket
outrage
hareket%2Ci%C5%9F%2Cfiil%3Bbelge%3Bkanun%2Cyasa