Türkçe - Türkçe
ele%C5%9Ftirilmek teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı
- el ele
- Birbirinin elini tutarak
- elden ele
- Bir kişiden ötekine
- MES'ELE
- (Osmanlı Dönemi) Düşünülecek iş ve husus. Halledilmesi lâzım iş. Ehemmiyetli iş
- MES'ELE
- (Osmanlı Dönemi) Savaş, muharebe, ceng, harp
İlgili Terimler
Portekizce - Türkçe
ele%C5%9Ftirilmek teriminin Portekizce Türkçe sözlükte anlamı
- didnt ele dormir uma piscadela.
- diye gözüne uyku yoktu
İlgili Terimler
İngilizce - İngilizce
ele%C5%9Ftirilmek teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı
- ELE
- extinction event (from extinction-level event)
İlgili Terimler
Türkçe - İngilizce
ele%C5%9Ftirilmek teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- ele geçirmek
- capture
We want to capture that market.
-O pazarı ele geçirmek istiyoruz.
- yeniden ele geçirmek
- recapture
- ele geçirmek
- conquer
Chinese firms have embarked on a quest to conquer the world market.
-Çinli firmalar, dünya pazarını ele geçirmek için bir arayış başlattı.
- ele vermek
- betray
- ele geçirmek
- seize
- ele geçirmek
- invade
- ele almak
- handle
I don't want to handle it.
-Onu ele almak istemiyorum.
You'll have to handle it by yourself.
-Bunu tek başına ele almak zorunda kalacaksın.
- ele almak
- (Hukuk) cover
- ele almak
- treat
- ele almak
- deal
- ele avuca sığmayan tip
- handful
- ele geçirilmiş
- fallen
- ele geçirmek
- get hold of
- ele geçmek
- caught
- ele almak
- (Politika, Siyaset) address
It is time to address this problem - Bu problemi ele alma zamanı geld.
- ele gelmek
- handle
- el ele
- (deyim) go hand in hand
Theory and practice should go hand in hand.
-Teori ve pratik el ele gitmeli.
Wealth and health go hand in hand.
-Servet ve sağlık el ele gider.
- el ele
- (Konuşma Dili) hand in glove
- el ele
- hand in hand with
Fame doesn't always go hand in hand with success.
-Şöhret her zaman başarı ile el ele gitmez.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
-Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
- el ele
- (deyim) be hand in hand
- el ele
- hand-to-hand
- el ele vermek
- join forces
- elden ele dolaşmak
- (Dilbilim) go around
- elden ele verilen pas
- (Spor) handoff
- ele alarak
- taking up
- ele alma
- (Gıda) handling
- ele almak
- (deyim) have in hand
- ele almak
- (deyim) get one's hands on
- ele almak
- take action
- ele almak
- take something in hand
- ele almak
- take
Can you take this gentleman's complaint - Beyfendinin şikayetini ele alır mısın.
- ele almak
- discuss
- ele almak
- (Politika, Siyaset) deal with
Can you deal with this gentleman's complaint - Beyfendinin şikayetini ele alır mısın.
- ele almak
- turn over
- ele alınan iş
- undertaking
- ele alındığında
- considering that
- ele alış biçimi
- approach
- ele alış biçimi (konuyu)
- treatment
- ele avuca sığmaz
- wayward
- ele avuca sığmaz
- intractable
- ele avuca sığmaz
- (deyim) handful
She's a bit of a handful.
-O biraz ele avuca sığmaz biri.
- ele avuca sığmaz
- out of control
- ele avuca sığmaz
- out-of-hand
- ele avuca sığmaz
- undisciplined
- ele avuca sığmaz
- mischievous
- ele gelir
- palpable
- ele geçen ücret
- (Ticaret) take-home pay
- ele geçirilemez
- impregnable
Layla's virtue was impregnable.
-Leyla'nın namusu ele geçirilemezdi.
- ele geçirilmez
- (Askeri) invulnerable
- ele geçirme
- conquest
- ele geçirme
- takeover
- ele geçirme
- occupancy
- ele geçirme
- (Ticaret) acquisition
- ele geçirmek
- recapture
- ele geçirmek
- lay one's hands on
- ele geçirmek
- retrieve
- ele geçirmek
- occupy
- ele geçirmek
- grab
- ele geçirmek
- take possession of
- ele geçirmek
- lay hands on
- ele geçirmek
- purchase
- ele geçirmek
- glom
- ele geçirmek
- confiscate
- ele geçmek
- be caught
- ele vermek
- put the finger on
- ele vermek
- squeal
- ele vermek
- inform on
- ele vermek
- reveal
- ele vermek
- denounce
- ele vermek
- inform against
- ele vermek
- squeal on
- ele geçirme
- take over
- ele almak
- go around
- el ele
- Hand in hand
- el ele vermek
- cooperate
- ele almak
- Handle, go at, go about, go around, approach, deal, tackle
- ele almak
- Handle, deal with, manage, tackle, take care of, take charge of, attend to, see to, sort out, apply oneself to, take in hand
- ele başı
- per deal
- ele geçirme
- seizure
- el ele
- hand in
I watched John and Mary walking hand in hand.
-John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
-Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
- el ele oynanan dans
- farandole
- el ele tutuşmak
- clasp
- el ele tutuşmak
- join hands
- el ele tutuşmak
- to take each other by the hand
- el ele tutuşmak
- take each other by the hand
- el ele tutuşmak
- (deyim) hold hand
- el ele vermek
- collaborate
- el ele vermek
- to join forces, to cooperate
- elden ele
- from hand to hand
The photograph was passed from hand to hand.
-Fotoğraf elden ele geçirildi.
- elden ele dolaşmak
- to change hands many times
- elden ele dolaştırma
- shuffle
- elden ele dolaştırmak
- shuffle
- elden ele gezmek
- pass from hand to hand
- elden ele gezmek
- (deyim) pass around
- elden ele gezmek
- to pass from hand to hand
- elden ele geçirmek
- hand around
- ele almak
- go about
- ele almak
- tackle
This TV show tackles issues of teenage pregnancy and homosexuality.
-Bu TV gösterisi genç gebelik ve eşcinsellik konuları ele almaktadır.
- ele almak
- approach
- ele almak
- to take up, to deal with, to treat, to discuss
- ele almak
- go at
- ele alınmak
- be under debate
- ele alınır
- in good condition
- ele avuca sığmamak
- run riot
- ele avuca sığmaz
- obstreperous
- ele avuca sığmaz
- greasy
- ele avuca sığmaz
- rompy
- ele avuca sığmaz
- impracticable
- ele avuca sığmaz
- out of hand, mischievous, unruly, intractable
- ele avuca sığmaz
- out of hand
- ele avuca sığmaz
- unmanageable
Tom is an unmanageable child.
-Tom ele avuca sığmaz bir çocuk.
- ele avuca sığmaz
- unruly
- ele avuca sığmaz
- uncontrollable
- ele avuca sığmaz çocuk
- romp
- ele avuca sığmaz çocuk
- problem child
- ele gelmez
- impalpable
- ele geçen şans
- (deyim) a fair crack of the whip
- ele geçirilebilir
- seizable
- ele geçirilemez
- unconquerable
- ele geçirilemez
- unattainable
- ele geçirilmiş düşman malzemesi
- (Askeri) captured enemy equipment
- ele geçirme
- taking
- ele geçirme
- capture
You captured nothing.
-Sen hiçbir şey ele geçirmedin.
We want to capture that market.
-O pazarı ele geçirmek istiyoruz.
- ele geçirme
- interception
- ele geçirmek
- embrace
- ele geçirmek
- corner
- ele geçirmek
- pinch
- ele geçirmek
- get
Tom is out to get you.
-Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- ele geçirmek
- (Hukuk) to seize, to obtain
- ele geçirmek
- possess oneself of
- ele geçirmek
- to take possession (of sth), to secure
- ele geçirmek
- lay hold of
- ele geçirmek
- win
- ele geçirmek
- take
- ele geçirmeye uğraşma
- siege
- ele geçmek
- to be caught
- ele geçmez
- hard to find
- ele güne karşı
- openly
- ele güne karşı
- in view of everyone
- ele güne karşı
- in the eyes of everybody
- ele güne karşı
- 1. in front of everybody; in the eyes of everybody. 2. in order to save face
- ele güne rezil olmak
- to be embarrassed in the presence of others
- ele veren
- communicant
- ele verme
- sellout
- ele verme
- delation
- ele verme
- giving away
- ele verme
- denunciation
- ele vermeden
- unrevealingly
- ele vermek
- give up
- ele vermek
- sell
- ele vermek
- delate
- ele vermek
- grass
- ele vermek
- finger
- ele vermek
- grass on smb
- ele vermek
- to inform against/on (sb), to betray, to give sb/sth away, to denounce, to squeal
- ele vermek
- shop
- ele vermek
- give away
- ele vermek
- split on
- ele vermek
- peach against
- ele vermek
- peach on
- ele vermemek
- close the ranks
- bir yeri ele geçirmek
- To capture a lot
- hiç emek vermeden ele geçirilen şey
- without any effort seized things
- önemseyip ele almak
- and to take care
- aramakla bulunmaz/ele geçmez
- (Konuşma Dili) It's a very lucky chance. arayıp da bulamamak to be rare and valuable, be a lucky find. arayıp soranı bulunmamak/olmamak to be without anyone who cares for him. arayıp sormak 1. to show concern for, ask after. 2. to visit (someone) and show an interest in him. arayıp taramak/ taramak to comb, search thoroughly
- birlikte ele almak
- be paired with
- bıyıkları ele almak
- (for a young man) to grow up
- dini bakımdan ele almak
- theologise
- dini bakımdan ele almak
- theologize
- dizginleri ele geçirmek
- to get the upper hand
- fırsat her vakit ele geçmez
- (Atasözü) Opportunity only knocks once
- geometrik açıdan ele almak
- (Geometri) geometrize
- hastalık belirtilerini ele alan bilim dalı
- symptomatology
- hırsızları ele veren kimse
- nark
- idareyi ele almak
- to take command
- idareyi ele almak
- take the head
- kabaca ele almak
- rough handle
- konuyu aynı yönden ele alan
- synoptic
- konuyu ele almak
- handle the subject
- müşterek ele geçirilmiş malzeme kullanım merkezi
- (Askeri) joint captured materiel exploitation center
- ortağını ele veren tanık
- approver
- sakalı ele vermek
- to allow oneself to be led by the nose
- sakalı ele vermek
- to let oneself become putty in someone's hands, let oneself become someone's tool
- suç ortaklarını ele veren
- squealer
- tek tek ele almak
- individualize
- tekrar ele alma
- reconsideration
- tekrar ele almak
- reconsider
- tekrar ele geçirilen şey
- recapture
- tekrar ele geçirmek
- repossess
- teşebbüsü ele almak
- to take the initiative, take the lead
- tüm hisselerini ele geçirmek
- buy out
- yakayı ele vermek
- to get caught, be collared
- yakayı ele vermek
- to be caught
- yeniden ele alma
- rehash
- yeniden ele almak
- rehash
- yönetimi ele almak
- take control
- çok acil ele alınması gereken dengesizlikler
- (Hukuk) most urgent imbalances
- önce iğneyi kendine batır, sonra çuvaldızı ele
- (Atasözü) Before you do or say something unpleasant to someone else, think of how you'd feel if something similar were done or said to you
- öncelikle ele almak
- (Politika, Siyaset) accord priority treatment
İlgili Terimler
ele%C5%9Ftirilmek
Heceleme
ele%c5%9ftirilmekResimler
Geçmiş
Favoriler