kommen!

listen to the pronunciation of kommen!
ألمانية - التركية
gelen
gelenler
gelmek , komm! gel! (emir hali)
geldin
gelsin
gelmeler
günü gelmek
haydin
tatmin olmak
üstüne gelmek
gelsene
hayd
üstün gelme
orgazm olmak
zamanında gelmek
gelirim
gelerek
geliyor

Bugün Ruslar geliyor! Ruslar geliyor! adında bir filmin olduğunu keşfettim. - Heute habe ich herausgefunden, dass es einen Film mit dem Titel Die Russen kommen! Die Russen kommen! gibt.

Tom ve Mary'yi görünce aklıma hep Tom ve Jerry geliyor. - Immer wenn ich Tom und Maria sehe, kommen mir Tom und Jerry in den Sinn.

mahkemeye çıkmak
hadi ama
gelinmek
hadii
hayde
geliyorsun
gelmek; yaklaşmak; varmak, ulaşmak; olmak, vukua gelmek; çıkmak; gitmek
(Gramer) (von) a)türemek, b) birşeyden ileri gelmek
v. 'komın gelmek
(Gramer) (an etw.) bir şeye ilişmek
(Gramer) (auf etw.) a)bir şeyi bulmak, b)adam başına düşmek, c)aklına esmek
(Gramer) (um etw.) birşeyinden olmak; bir şeyi kaybetmek
(Gramer) (hinter etwas ~) bir şeyin sırrına varmak, bir şeyin kokusunu almak, sezinlemek
{'komın} gelmek
(Gramer) (nach jdm.) birine çekmek
(Gramer) kam käme ist gekommen gelmek
beli gelmek
beli gelmek 1
gelmek

Benimle gelmek zorundasınız. - Sie müssen mit mir kommen.

Benimle gelmek zorundasın. - Du musst mit mir kommen.

الإنجليزية - التركية

تعريف kommen! في الإنجليزية التركية القاموس.

coming
geliş

Onu üst kata gelişini gördüm. - I saw him coming upstairs.

Gelişinizi sabırsızlıkla bekliyoruz. - We are all looking forward to your coming.

coming
önümüzdeki

Önümüzdeki hafta geri dönüyorum. - I'm coming back next week.

Tom önümüzdeki pazartesi geliyor. - Tom is coming next Monday.

coming
başarılı

Başarılı bir yerel çocuk eve geliyor. - A successful local boy is coming home.

coming
gelecek

O bu akşam gelecek mi? - Will he be coming this evening?

O, gelecek seçime katılmıyor. - He is not running in the coming election.

coming
gelen

Dün gece, Tom'un odasından gelen garip bir ses duydum. - I heard a strange noise coming from Tom's room last night.

Dikkat! Gelen bir araba var. - Look out! There's a car coming.

coming
varış
coming
ilerleyen
coming
{f} gel

Lütfen geç geldiğimden dolayı beni affet. - Please pardon me for coming late.

Yakında Noel geliyor. - Christmas is coming soon.

coming
gelmekte olan
coming
{i} gelme

Dün onun gelmesini ne önledi? - What prevented her from coming yesterday?

Köpeğinin benim bahçeme gelmesini engelleyemez misin? - Can't you keep your dog from coming into my garden?

coming
istikbal vaat eden
coming
(isim) geliş, yaklaşma, varış, gelme
coming
yaklaşan

Sona yaklaşan dünya hakkındaki filmde, ölüm on iki saat içinde kesindi. - In the film about the world coming to an end, death was certain within twelve hours.

Yaklaşan üç günlük tatili nasıl geçireceksin? - How will you spend the coming three-day holiday?

coming
{i} geliş, yaklaşma
coming
dili sosyeteye takdim ediliş
coming
gelen gelecek
ألمانية - الإنجليزية
come!
to come {came
to pitch up
to have an orgasm
to be forthcoming
to cum
come}
to stem from something
comings
coming

He asked me whether she was coming. - Er fragte ob sie kommen würde.

Louie, your friends are coming. - Louis, deine Freunde kommen.

comming