uyuşma

listen to the pronunciation of uyuşma
Türkçe - İngilizce
concurrence
entente
consonance
anesthesia
give and take
numbness

Don't eat till the numbness wears off. - Uyuşma geçene kadar yemek yeme.

I have some numbness in my left hand. - Benim sol elimde biraz uyuşma var.

bargain
agreement
axis
pins and needles
alignment
agreement, concordance
compromise
stupefaction
understanding
accommodation
narcosis
anaesthesia [Brit.]
equalization
concurence
(Kimya) compatibility
(Askeri,Politika, Siyaset,Ticaret) settlement
accord
cohesion
harmony
adaptation
alliance
handshaking
{f} discord
correspondence
{i} anaesthesia
uyuşmak
{f} lull
uyuşma denetimi
consistency check
uyuşma programı
concordance program
uyuşma sınayıcısı
consistency checker
uyuşma temeli
common ground
uyuşmak
{f} suit
uyuşmak
{f} agree

Don't forget that the adjective must agree with its noun. - Sıfatın ismiyle uyuşmak zorunda olduğunu unutma.

uyuşmak
get along with
uyuşmak
get
sosyal uyuşma
social contract
uyuşmak
hit
uyuşmak
get along
uyuşmak
(deyim) be in accord with
uyuşmak
(deyim) chime in with
uyuşmak
go well together
uyuşmak
(deyim) be in tune with
uyuşmak
hit it off
uyuşmak
difference
uyuşmak
compromise
uyuş
correspond
uyuş
{f} corresponding
uyuşmak
cohere
uyuşmak
tie in
uyuşmak
coincide
uyuşmak
mesh
uyuşmak
correspond
uyuşmak
concur
uyuşmak
see eye to eye with
uyuş
concur
uyuşmak
gybe
uyuşmak
to get along with each other
uyuşmak
run in with
uyuşmak
dovetail
uyuşmak
align oneself with
uyuşmak
become numb
uyuşmak
to go to sleep, to get numb
uyuşmak
sort together
uyuşmak
jibe
uyuşmak
understand each other
uyuşmak
mix
uyuşmak
to reach an agreement or understanding; to come to terms at (a certain price)
uyuşmak
fall in with
uyuşmak
square with
uyuşmak
go to sleep
uyuşmak
tone
uyuşmak
click
uyuşmak
bargain
Türkçe - Türkçe
Uyuşmak (II) işi, mutabakat, antant: "... hayvanlar, bitkiler, böcekler, çocuklar doğa ile uyuşma içindedirler."- N. Cumalı
Uyuşmak işi, mutabakat, antant
(Osmanlı Dönemi) HADER
uyuşmak
Bir iş, düşünce, görüş vb
uyuşmak
Her konuda birbirine uymak, imtizaç etmek
uyuşmak
üzerinde anlaşmaya varmak, uzlaşmak, mutabık kalmak: "Edirne dayanıp dururken biz İstanbul'da düşmanla pazarlık edeceğiz, uyuşacağız öyle mi?"- Y. K. Karaosmanoğlu
uyuşmak
Soğuk, basınç vb. yüzünden vücudun bir yerinde, duygu ve hareket geçici olarak azalmak
uyuşmak
Her konuda birbirine uymak, imtizaç etmek: "Oraya gidip yerleşmek, uyuşmak ve yaşamak gerekir."- H. Taner
uyuşmak
Soğuk, basınç vb. yüzünden vücudun bir yerinde, duygu ve hareket geçici olarak azalmak: "Öğle yemeğinden sonra sinirlerim uyuştu, ufak bir uyku kestireyim diye kompartımanımda uzandım."- A. Haşim
uyuşmak
Bir iş, düşünce, görüş vb.üzerinde anlaşmaya varmak, uzlaşmak, mutabık kalmak
uyuşma