temel

listen to the pronunciation of temel
Türkçe - İngilizce
basis

Everything starts from the basis. - Her şey temelden başlar.

Discrimination on the basis of gender is prohibited. - Cinsiyet temelli ayrımcılık yasaklanmıştır.

foundation

Columns provide a solid foundation. - Kolonlar sağlam bir temel sağlamaktadır.

This house has a solid foundation. - Bu evin sağlam bir temeli vardır.

base

Don't discriminate against people based on nationality, gender, or occupation. - İnsanlara milliyet, cinsiyet veya meslek temelinde ayrımcılık yapmayın.

All of your accusations are baseless. She is innocent, and we will prove that. - Senin suçlamalarının tümü temelsizdir. O masumdur ve biz bunu kanıtlayacağız.

basic

Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness. - Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.

This course teaches basic skills in First Aid. - Bu kurs İlkyardımda temel becerileri öğretir.

essential

Education is one of the most essential aspects of life. - Eğitim, yaşamın en temel yönlerinden biridir.

I must spend the money remaining to me only for essential things. - Bana kalan parayı sadece temel şeyler için harcamalıyım.

fundamental

Let us turn now to the fundamental issue. - Şimdi temel konuya dönelim.

The government must make fundamental changes. - Hükümet temel değişiklikler yapmalı.

constitutive
foundation; basis; base; ground, groundwork; main, chief, basic, fundamental, principal, primary, elementary
(Kanun) grounds
ground

The party gained ground rapidly. - Parti hızla temel kazandı.

Let's establish some ground rules. - Bazı temel kurallar belirleyelim.

elementary

Education shall be free, at least in the elementary and fundamental stages. - Eğitim, en azından ilk ve temel aşamalarda parasızdır.

This is an elementary error of reasoning. - Bu akıl yürütme ile ilgili temel bir hatadır.

cornerstone

Freedom of speech is the cornerstone of democracy. - Konuşma özgürlüğü, demokrasinin temel taşıdır.

Make solidarity and equal rights the cornerstone of public policy. - Dayanışma ve eşit haklar kamu politikasının temel taşını oluşturur

(Ticaret) structure
profound
essential for
primary

Electronic news media is our primary source of information. - Elektronik haber medya temel bilgi kaynağımızdır.

Honesty is the primary reason for his success. - Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.

(İnşaat) matrix
precept
abecederian
back drop
hypostasis
radix
bases
rudimentary
ultimate

So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning. - Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.

mainstream
primitive
(Bilgisayar) primitives
simple
bread-and-butter
(isim) Foundation; basis; principal, chief
bed
ground form
parent
fundament

Let us turn now to the fundamental issue. - Şimdi temel konuya dönelim.

The government must make fundamental changes. - Hükümet temel değişiklikler yapmalı.

staple

Instant noodles are a staple among college students. - Anlık şehriyeler üniversite öğrencileri arasında temel bir yemektir.

Cassava is a drought-tolerant crop and consequently a major staple food for millions of people. - Manyok kuraklığa dayanıklı bir ekindir ve bu nedenle milyonlarca insan için önemli bir temel gıdadır.

basal
abecedarian
(Hukuk) basic, foundation, fundamental
corner stone
hard pan
backdrop
basic, fundamental
backbone
substructure
grass roots
rudimental
guiding
pedestal
groundwork
basis; basic principle; ground, groundwork
root

We must get to the root of the problem. - Problemin temeline gitmeliyiz.

keystone
substratum
underlying

We still have to solve the underlying problem. - Biz hâlâ temel sorunu çözmek zorundayız.

principal, chief, main, most important
footing
principal

This is one of the principal arguments against your plan. - Bu, senin planına karşı temel argümanlardan biridir.

The principal goal of NASA's Juno mission is to understand the origin and evolution of Jupiter. - NASA'nın Juno misyonunun temel hedefi Jüpiterin kökeni ve evrimini anlamaktır.

elemental
socle
bottom

I need to get to the bottom of this. - Bunun temeline inmeliyim.

I'm getting to the bottom of this. - Bunun temeline iniyorum.

bread and butter
working
fortification
bedrock
basics

Let's start with the basics. - Temel ögelerle başlayalım.

These are the basics. - Bunlar temel öğelerdir.

substruction
rudiments
stereobate
central

Bravery is a central principle of Hanukkah. - Cesaret, Hanuka'nın temel bir ilkesidir.

temel amaç
main purpose
temel alan
(Bilgisayar) base field
temel amaç
main goal
temel amaç
primary purpose
temel amaç
primary goal
temel amaç
primary aim
temel amaç
main objective
temel amaç
main aim
temel atmak
found
temel atmak
lay a foundation
temel bilgi teknolojisi
basic information technology
temel bilimler
(Eğitim,Pisikoloji, Ruhbilim) basic sciences
temel bilimler
(Eğitim) liberal arts
temel dönem
base period
temel fark
main difference
temel hal
(Kimya) ground state
temel hat
(Havacılık) baseline
temel ilke
fundamental

The separation of church and state is one of the fundamental principles of the Constitution. - Kilise ve devletin ayrılması, anayasanın temel ilkelerinden biridir.

When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals. - Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.

temel
(Ticaret) core business
temel kip
(Bilgisayar,Elektrik, Elektronik) dominant mode
temel küme
(Bilgisayar,Teknik) basis set
temel olurlu çözüm
(Bilgisayar,Teknik) basic feasible solution
temel oran
(Havacılık) base rate
temel para
(Ticaret) key
temel reis
popeye
temel stil
(Bilgisayar) based on
temel taşı
linchpin
temel taşı
keystone
temel uygu
(Muzik) fundamental chord
temel veri
(Ticaret) base data
temel veri
(Ticaret) basic data
temel yasa
basic law
temel yöntem
(Ticaret) benchmark treatment
temel yıl
(Politika, Siyaset) base year
temel çözüm
basic solution
temel ölçü
(Dilbilim) benchmark
temel öncelik
(Bilgisayar) base priority
temel öğe
(Askeri) primitive
temel öğe
(Bilgisayar) base item
temel ücret
(Kanun,Ticaret) base pay
temel ücret
(Ticaret) fundemental wage
temel direk
pillars
temel ihtiyaç
Essential need, essential

Food and other essentials such as clothing and heating.

temel imalat işlemleri
Basic Manufacturing Process
temel kazısı
main excavation
Temel Haklar Şartı
(Hukuk) Charter of Fundamental Rights
temel altı
sub-base course
temel ansiklopedi
(Askeri) basic encyclopedia
temel ansiklopedi numarası
(Askeri) base encyclopedia number - temel ansiklopedi numarası BE number basic encyclopedia number
temel atma töreni
groundbreaking ceremony
temel atmak
to lay a foundation
temel atmak
1. to lay the foundation. 2. to get established in (a job, a place)
temel ayağı
footing
temel bileşen
fundamental component
temel bilgi
(Dilbilim) determinate knowledge
temel bilgiler
rudiments
temel bilgisi
grounding
temel birim
fundamental unit
temel biçim
fundamental form
temel cümle gram. main clause
(in a sentence)
temel dalga
fundamental wave
temel dizin
gross index
temel durum
ground state
temel duruş starting position of
a gymnastic exercise
temel duvarı
foundation wall
temel düşünce
keynote
temel efs
(Bilgisayar) basic efs
temel eğitim
primary education
temel eğitim
basic training
temel eşik
(Bilgisayar) base threshold
temel faiz
(Ticaret) prime interest rate
temel frekans
basic frequency
temel grup
fundamental group
temel görev listesi
(Askeri) joint mission-essential task list - müşterek temsilcilik
temel hak
(Kanun) substantive right
temel hak ve özgürlükler kanunu
(Hukuk) rule of law and fundamental freedoms
temel hata
basic fault
temel hedef grafiği
(Askeri) basic target graphic
temel ilke
guiding rule
temel ilke
guiding principle
temel ilkeler
(Hukuk) fundamental principles
temel ilkeler
tramlines
temel ingilizce
basic english
temel işlemler
(Hukuk) original acts
temel işlemler
unit operations
temel kadro
skeleton crew
temel kakmak
to settle down in (a place) for good
temel kaya
bedrock
temel kaya
(Çevre) base rock
temel kazığı
foundation pile
temel kazığı
pile
temel kemiği
anat . sphenoid, sphenoid bone
temel komut
basic instruction
temel konut tahsisatı
(Askeri) basic allowance for housing
temel kurallar
Abc
temel kurs
(Eğitim) core course
temel kısım
part and parcel
temel levhası
foundation plate
temel madde
grist
temel mamül madde
(Askeri) principal end item
temel mod
fundamental mode
temel mühendisliği
foundation engineering
temel mülkiyet hakları
(Hukuk) intellectual property rights
temel olan
subjacent
temel olarak
basically

Basically, I agree with your opinion. - Temel olarak, fikrine katılıyorum.

That's basically what they're saying. - Onların söylediği şey temel olarak budur.

temel olay
(Ticaret) primary event
temel parçacık
elementary particle
temel plakası
foundation plate
temel plan
basic plan
temel prensipler
grammar
temel psikolojik harekat çalışması; bit/saniye
(Askeri) basic psychological operations study; bits per second
temel sanayi
basic industry
temel sayı
(Biyoloji) basic number
temel sektör
(Ticaret) key sectoi
temel seri
fundamental series
temel sipariş sözleşmesi
(Askeri) basic ordering agreement
temel sorumluluk
primary liability
temel sorun
primary concern
temel sosyal haklardan mahrum
underprivileged
temel stok
(Ticaret) basic stock
temel stok
(Kanun) base stock
temel süreç
(Ticaret) core process
temel sıklık
fundamental frequency
temel sınırlamalar
(Hukuk) major restrictions
temel tabakası
base course
temel taşı
foundation stone
temel taşı
(Hukuk) cornerstone
temel taşı
corner stone
temel taşı
foundation stone, cornerstone
temel taşı
foundation stone; cornerstone
temel taşı
headstone
temel taşını koymak
lay the foundation stone
temel tekniği
foundation engineering
temel teşhis verisi unsuru
(Askeri) basic identity data element
temel ton
(Fizik) fundamental tone
temel toprağı
foundation soil
temel tutmak
to become firmly fixed or established
temel tümce gram. main clause
(in a sentence)
temel tür yok
(Bilgisayar) no base type
temel ve ileri düzeyde mesleki eğitim
(Hukuk) basic and advanced vocational training
temel yapı
(Dilbilim) underlying structure
temel yapı
fundamental structure
temel yazmaç
base register
temel yaş
(Pisikoloji, Ruhbilim) basal age
temel yük
(Fizik,Teknik) electronic charge
temel zaman
base time
temel zemini
foundation soil
temel çatı
skeleton
temel çivisi
barge spike, boat spike
temel öbek
fundamental group
Türkçe - Türkçe
En önemli, belli başlı, ana, esas, asıl, baz: "Devletin temel kanununun adı Anayasa'dır."- B. Felek
Bir şeyin gelişimi için gereken ilk ögeler: "Temelde sıradan bir Fransız vodviline dayanırdı oynadıkları oyun."- N. Cumalı
Bu bölümleri yapmak için kazılan çukur
Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü: "Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor."- H. E. Adıvar
Bir şeyin gelişimi için gereken ilk ögeler
Bir yapının tabanını oturtmak için kazılan çukur
En önemli, belli başlı, ana, esas, asıl, baz
Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü
En önemli, bellibaşlı
çizgi
temel yükleme hatası
Genellikle insanların davranışlarının nedenlerini davranışın gerçekleştiği duruma değil, insanların özelliklerine yükleme eğilimindeyizdir. Bu eğilim temel yükleme hatası (Ross, 1977) olarak adlandırılır. Bu eğilim genellikle kendiliğinden ortaya çıkar. Nedenin duruma yüklenmesi daha az kendiliğinden, üzerinde daha çok düşünüldükten sonra ortaya çıkar. Ayrıca daha iyi tanıdığımız insanların davranışlarının nedenlerini duruma yükleme eğilimimiz daha yüksektir. Bununla birlikte bu yanlılık, farklı kültürlerde değişiklik gösterebilir
temel atma
Bir yapının temellerini toprak seviyesinin altında yapmaya başlama
temel atma
Bir işin bir yapının oluşumu için ilk adımı atmak, temeline ilk harcı koymak
temel bilimler
Değişik bilim alanlarının fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi temel bilgilerini içeren bilim dalları
temel cümle
Birleşik veya girişik cümlelerde, yan cümle, ara cümle ve iç cümlelerin bağlı olduğu asıl yargıyı belirten cümle
temel direği
Bir şeyin dayandığı, güç aldığı en önemli öge, nesne veya kişi
temel direği
Büyük, kalın direk
temel duruş
Bir jimnastik alıştırmasına başlamak için, vücudun dayanak yüzeyine göre aldığı, değişen ilk durum
temel duvarı
Temeli oluşturan duvarlar
temel eğitim
İlköğretimi kapsayan eğitim sistemi
temel haklar
Kişiliğe bağlı dokunulmaz, devredilmez hak ve özgürlükler
temel harf
Kanunla kabul edilmiş yeni Türk alfabesindeki harflerin tamamı
temel kazısı
Temel atmak için yapılan kazı işleri
temel sayı
Asıl sayı
temel taşı
Bir şeye temel olan öge veya kişi, dayanak, esas
temel taşı
Bir yapının temeline konan taş
temel tümce
Asıl yargının temsil edildiği yüklemin yer aldığı ana cümle
temel çivisi
Yapı işlerinde kullanılan büyük çivi
temel önerme
Değişik önermelerin özünü oluşturan önerme
temel öğretim
Temel eğitimin uygulanması
sosyal temel
İçtimai esas
Temel bilgi
ilke