saskinlik

listen to the pronunciation of saskinlik
Türkçe - İngilizce

saskinlik teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

şaşkınlık
{i} astonishment

He stared at her in astonishment. - Ona şaşkınlıkla baktı.

We were struck dumb with astonishment. - Şaşkınlıktan dona kalmıştık.

şaşkınlık
surprise

Tom was caught by surprise. - Tom şaşkınlıktan yakalandı.

After the earthquake, people stared into the deep hole in the ground in surprise. - Depremin ardından, insanlar şaşkınlıkla yerdeki derin çukura baktılar.

şaşkınlık
{i} confusion

When the electricity went off everyone was rushing about in a state of confusion. - Elektrik kesildiğinde herkes şaşkınlık içinde koşuşturuyordu.

Tom saw a look of confusion on Mary's face. - Tom, Mary'nin yüzünde bir şaşkınlık bakışı gördü.

şaşkınlık
bewilderment
şaşkınlık
daze

Tom is still in a daze. - Tom hâlâ şaşkınlık içinde.

When I first got to New York, I was in a daze. - Ben New York'a ilk gittiğimde, bir şaşkınlık içindeydim.

şaşkınlık
maze
şaşkınlık
embarrassment
şaşkınlık
gape
şaşkınlık
consternation

Tom looked in consternation at the stain on his shirt. - Tom gömleğindeki lekeye şaşkınlık içinde baktı.

şaşkınlık
fuddle
şaşkınlık
puzzle
şaşkınlık
being surprised
şaşkınlık
bewilderment, confusion, astonishment, perplexity, consternation
şaşkınlık
blankness
şaşkınlık
perplexity
şaşkınlık
amazement

Tom watched in amazement. - Tom şaşkınlık içinde izledi.

I looked at her full of amazement and admiration. After a while she hissed Don't stand there gawking! - Şaşkınlık ve hayranlık dolu olarak ona baktım. Bir süre sonra o seslendi Aval aval bakarak orada durma!

şaşkınlık
wonderment
şaşkınlık
puzzlement
şaşkınlık
muddle

Tom was in a real muddle over his holiday plans. - Tom tatil planları üzerinde gerçek bir şaşkınlık içindeydi.

şaşkınlık
nonplus
şaşkınlık
discomfiture
şaşkınlık
wonder

Only a wonder can help us now. - Sadece bir şaşkınlık şimdi bize yardımcı olabilir.

She looked around in wonder. - O şaşkınlıkla etrafına bakındı.

şaşkınlık
bemusement
şaşkınlık
dismay
şaşkınlık
fluster
şaşkınlık
stupefaction
şaşkınlık
dissociation
şaşkınlık
amaze

She looked in amazement. - O şaşkınlık içinde baktı.

I looked at her full of amazement and admiration. After a while she hissed Don't stand there gawking! - Şaşkınlık ve hayranlık dolu olarak ona baktım. Bir süre sonra o seslendi Aval aval bakarak orada durma!

şaşkınlık
discomfit
şaşkın
{s} puzzled

Tom still looks puzzled. - Tom hâlâ şaşkın görünüyor.

Tom had a puzzled look on his face. - Tom'un yüzünde şaşkın bir ifade vardı.

şaşkın
{s} bewildered

Tom looked a little bewildered. - Tom biraz şaşkın görünüyordu.

Tom found himself bewildered. - Tom kendini şaşkına dönmüş buldu.

şaşkın
{s} confused

Tom had a confused expression on his face. - Tom'un yüzünde şaşkın bir ifade vardı.

Tom is now totally confused. - Tom şimdi tamamen şaşkın.

şaşkınlık, hayret, aşırılık bildirir
surprise, surprise, tells extremists
şaşkınlık içinde
in a daze

When I first got to New York, I was in a daze. - Ben New York'a ilk gittiğimde, bir şaşkınlık içindeydim.

Tom is still in a daze. - Tom hâlâ şaşkınlık içinde.

şaşkınlık içinde
at sixes and sevens
şaşkın
stupid
şaşkın
amazed

I was amazed to learn that fewer and fewer young people can write in cursive. - El yazısı kullanabilen genç insanların sayısının gitgide azaldığını şaşkınlıkla öğrendim.

şaşkın
daze

When I first got to New York, I was in a daze. - Ben New York'a ilk gittiğimde, bir şaşkınlık içindeydim.

Hey, there's no time left till the deadline, you know? Stop hanging around in a daze! - Hey,teslimat tarihine az zaman kaldı,biliyor musun?Etrafta şaşkın şaşkın gezmeyi bırak.

şaşkın
astonished

Tom must've been astonished. - Tom şaşkına uğramış olmalı.

The success of the enterprise astonished everybody. - İşletmenin başarısı herkesi şaşkına çevirdi.

şaşkın
rip
şaşkın
aback

The Russian ambassador was taken aback. - Rus büyükelçisi şaşkına döndü.

şaşkın
daft
şaşkın
open-eyed
şaşkın
thunderstruck
şaşkın
bemused
şaşkın
perplexed
şaşkın
flabbergasted

We were flabbergasted. - Biz şaşkına dönmüştük.

My husband was so flabbergasted he dropped his car keys. - Kocam o kadar şaşkına dönmüştü ki araba anahtarlarını düşürdü.

şaşkın
twisted
şaşkın
at one's wits end
şaşkın
gazer
şaşkın
at a loss
şaşkın
nonplussed

He looked nonplussed. - O şaşkına dönmüş görünüyordu.

Tom looks nonplussed. - Tom şaşkın görünüyor.

şaşkın
at sea
şaşkın
dazed

I feel a little dazed. - Biraz şaşkın hissediyorum.

You looked a bit dazed. - Biraz şaşkın görünüyordun.

şaşkın
agape
şaşkın
surprised

Tom was more surprised than anybody. - Tom herkesten daha şaşkındı.

Those women were too surprised to speak. - Şu kadınlar konuşamayacak kadar şaşkındılar.

şaşkın
all abroad
şaşkın
pixilated
şaşkın
bepuzzled
şaşkın
puzzle headed
şaşkın
addle-pated
şaşkın
taken aback

The Russian ambassador was taken aback. - Rus büyükelçisi şaşkına döndü.

şaşkın
consternated
şaşkın
at an end
şaşkın
slaphappy
şaşkın
happy
şaşkın
bewildered; confused; at a loss as to what to say or do
şaşkın
addle brained
şaşkın
sheepish
şaşkın
stupid, silly
şaşkın
addle headed
şaşkın
dizzy

I felt a little dizzy. - Biraz şaşkın hissettim.

I'm feeling kind of dizzy. - Şimdi biraz şaşkın hissediyorum.

şaşkın
confused, bewildered, blank; stupid, daft, dense
şaşkın
addled
şaşkın
wondering

Tom and Mary exchanged puzzled looks, wondering what the smell was. - Tom va Mary kokunun ne olduğunu merak ederek şaşkın bakışlarla baktılar.

şaşkın
dumbfounded

Tom looks dumbfounded. - Tom şaşkın görünüyor.

When I heard it, I was dumbfounded. - Bunu duyduğumda şaşkınlıktan dilim tutulmuştu.

şaşkın
gaping
şaşkın
mazed
şaşkın
blank
şaşkın
wideeyed
şaşkın
wide eyed
şaşkın
open eyed
şaşkın
woozy
şaşkın
weak
şaşkın
mystified
şaşkın
addle pated
şaşkın
openeyed
Türkçe - Türkçe

saskinlik teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

şaşkınlık
Şaşkın olma durumu veya şaşkınca davranış
Şaşkınlık
(Osmanlı Dönemi) MAGBUNİYET
Şaşkınlık
(Osmanlı Dönemi) SEKRE
Şaşkınlık
(Osmanlı Dönemi) PİÇTAB
Şaşkın
(Osmanlı Dönemi) DAL
Şaşkın
(Osmanlı Dönemi) HEMEC
Şaşkın
(Osmanlı Dönemi) BITN
şaşkın
Düşünceleri dağılmış, karışmış, ne yapacağını bilemez duruma gelmiş
şaşkın
Akılsız, sersem, budala
saskinlik