I like to play sport for fun not for competition.
- Sporu rekabet için değil zevk için yapıyorum.
This ship is not fit for an ocean voyage.
- Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
He began to work for that company last year.
- O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola.
- Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.
She has a negative attitude toward life.
- Her şeyi düşürdüm ve bunun için Boston'dan çıkan ilk uçağı yakaladım.
Are you making any progress toward a solution to your problem?
- Sorununuza bir çözüm için herhangi bir ilerleme yapıyor musunuz?
Since he's crazy about movies, he watches as many movies as he can.
- O, filmleri çok sevdiği için, izleyebildiği kadar çok sayıda film izler.
Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
- 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
Just saying you don't like fish because of the bones is not really a good reason for not liking fish.
- Kemiklerin balıklardan hoşlanmamak için gerçekten iyi bir neden olmadığından dolayı sadece balıklardan hoşlanmadığını söylüyorsun.
My Twitter account is suspended because of spamming.
- Çok kişiye istenmeyen e posta gönderdiğim için Twitter hesabım askıya alındı.
Because she was out of the country, she used Skype frequently.
- O, ülke dışında olduğu için sık sık Skype kullandı.
As I'm not good at swimming, I avoid swimming out of my depth.
- Ben yüzmeyi iyi bilmediğim için, boyumu aşan yerde yüzmekten sakınırım.
In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola.
- Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.
I've been to Osaka to ask after my sick friend.
- Hasta arkadaşımın hatırını sormak için Osaka'ya gittim.
In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
- Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
In order to return to our era, what should we do?
- Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?
He ran, so as to arrive on time.
- O, zamanında varmak için koştu.
We stayed home for Christmas, so as to avoid heavy traffic.
- Biz yoğun trafikten kaçınmak amacıyla, Noel için evde kaldık.
Products with GMO are dangerous to human life.
- GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.
Administrator and moderators are working for the best language tool, Tatoeba Project.
- Yönetici ve moderatörler en iyi dil aracı Tatoeba Project için çalışıyorlar.
I'm looking forward to seeing you in a wedding dress.
- Ben seni bir gelinlik içinde görmek için sabırsızlanıyorum.
I'm looking forward to seeing you.
- Seni görmek için can atıyorum.
She cannot attend school on account of illness.
- O, hasta olduğu için okula gidemiyor.
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.
Now that Tom and Mary have broken up, it's probably OK to ask her out on a date.
- Madem ki Tom ve Mary ayrıldılar, ona çıkma teklif etmek için sorun yok.
Tom is happier now that Mary has left.
- Mary gittiği için, Tom daha mutlu.
Seeing that it is raining, you had better stay home.
- Yağmur yağdığı için evde kalsan iyi olur.
I spoke to him kindly so as not to frighten him.
- Korkutmamak için onunla nazik şekilde konuştum.
He sat in the front so as to be able to hear.
- İşitebilmek için önde oturdu.
She got her hair cut because she likes it not because she had lost her love towards it.
- O,ona karşı sevgisini kaybettiği için değil onu sevdiği için saçını kestirdi.
We should all strive for equality amongst ourselves and towards animals.
- Biz hepimiz kendi aramızda ve hayvanlara karşı eşitlik için çabalamalıyız.
Thank you for your interest.
- İlginiz için teşekkür ederim.
Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
- Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
Work quietly lest you disturb others.
- Başkalarını rahatsız etmemek için sessizce çalışın.
Thank you very much for everything. He wrote it down lest he should forget it.
- Her şey için çok teşekkür ederim. O unutmasın diye onu yazdı.
Tom is the kind of guy that argues for fun.
- Tom zevk için tartışan insan türüdür.
Don't come to school just for fun.
- Sadece zevk için okula gelmeyin.
She bitterly regretted having said something that displeased her mother-in-law.
- O, kaynanasını gücendiren bir şey söylediği için için için pişman oldu.
Tom is expected to arrive momentarily.
- Tom'un bir an için varması bekleniyor.
Tom paused momentarily.
- Tom bir an için durakladı.
I will accept full responsibility for this.
- Bunun için tüm sorumluluğu kabul edeceğim.
We cannot praise him highly enough for this.
- Bunun için onu ne kadar övsek azdır.
Couples don't usually hold hands in public here.
- Çiftler burada halk içinde genellikle el ele tutuşmazlar.
Why are you ashamed to speak your language in public?
- Dilinizi halk içinde konuşmaktan neden utanıyorsunuz?
Potato chips are not good for you.
- Patates cipsi senin için iyi değildir.
Here is a letter for you.
- İşte senin için bir mektup.
He could not go on the hike because he was ill.
- O, hasta olduğu için yürüyüşe gidemedi.
I like him not because he is kind but because he is honest.
- Onu kibar olduğu için değil ama onurlu olduğu için seviyorum.