geçmek

listen to the pronunciation of geçmek
Türkçe - İngilizce
pass

I must work hard to pass the test. - Testi geçmek için çok çalışmalıyım.

I studied hard in order to pass the examination. - Sınavı geçmek için sıkı çalıştım.

beat
through

Many trains pass through the old stone tunnel. - Birçok tren eski taş tünelden geçmektedir.

I dislike going through customs at the airport because it takes so long. - Havaalanında gümrüklerden geçmekten hoşlanmam çünkü çok uzun sürüyor.

come down
surpass
to pass; to pass by, to pass along, to pass through; to ross, to go through, to pass; to outdistance; to pass through, to experience; to give up, to stop; to happen, to take place, to pass off; to turn out; to overtake, to overhaul; to beat, to pass; to o
exceed
overshadow
happen by
spread
skip

Click here to skip this ad. - Bu reklamı es geçmek için buraya tıkla.

come
pass to
go-by
head
leave out
transmitted
outperform
switch

Factories have been urged to switch from coal to a cleaner fuel. - Fabrikalar kömürden temiz bir yakıta geçmek için teşvik edilmiştir.

blow over
stop
overrun
gone over
thru
excel
get through

We have to get through security. - Güvenlikten geçmek zorundayız.

experience
get

I think I can speak French well enough to get by. - Sanırım geçmek için yeterince iyi Fransızca konuşabilirim.

What's the best way to get in touch with you? - Sizinle temasa geçmek için en iyi yol hangisidir?

thro

This ship is too big to pass through the canal. - Bu gemi, kanaldan geçmek için fazla büyük.

The submarine had to break through a thin sheet of ice to surface. - Denizaltı yüzeye doğru ince bir buz tabakasını yarıp geçmek zorunda kaldı.

omit
go over
mentioned
go past
current

We all want to be current. - Hepimiz geçmek istiyoruz.

outstretch
outreach
outstrip
transfer
muster
pass over
run out
be mentioned
flit
get over
take place
happen
go
outgrow
go by
to pass, adjourn (somewhere), truck (desert), transmigrate (soul), ride (road)
pass , migrate
to undergo, go through
abate
expire
cross

It's impossible to cross the river by swimming. It's too wide! - Yüzerek geçmek imkânsız. Nehir çok geniş.

It's impossible to cross the river by swimming. It's too wide! - Nehri yüzerek geçmek imkânsız. Çok geniş!

outrun
to learn (a piece of music) from (someone)
to get oneself out of something, get oneself off the hook, be shut of an involvement
elapse
better
to pass over, cross, traverse
to pass into, be recorded as (history); to be recorded in, be written down in (a book); to be put into (writing)
to be mentioned, be written or spoken about, be referred to
(for fruit) to get rotten, dry up, spoil
to pass by, go by
(for a period of time) to pass, elapse
( ne) pass into
to pass on to, pass over to
to pass (one's class)
pass by

It's dangerous to pass by the bridge. - Köprüyü geçmek tehlikelidir.

It's dangerous to pass by the bridge. - Köprüden geçmek tehlikeli.

geçme
passing

After all, he succeeded in passing the exam. - Nihayet, o, sınavı geçmeyi başardı.

I somehow got a passing grade in mathematics. - Bir şekilde matematikten geçme notu aldım.

geç
late

I'm sorry to be late. - Geç kaldığım için üzgünüm.

He appeared at the party late. - O, partiye geç geldi.

dalga geçmek
ridicule

It is not good to ridicule him in public. - Kamusal alanda onunla dalga geçmek iyi değil.

yeni yerine geçmek
relocate
yerine geçmek
replace
yerine geçmek
substitute
geçmek bilmemek
linger
geçmek bilmemek
drag
geçmek bilmemek
wear away
geçmek bilmemek
to drag on, to wear on
geçmek bilmemek
drag behind
geçmek bilmemek
wear on
gemi ile geçmek
navigate
geri plâna geçmek
recede
vaz geçmek
give up
dalga geçmek
tease
dalga geçmek
mock
geç
slow

Time passed very slowly this week. - Bu hafta zaman çok yavaş geçti.

Business was a little slow last month. - Geçen ay iş biraz yavaştı.

geçme
{i} pass

We took refuge in a cave and waited for the storm to pass. - Mülteciyi bir mağaraya götürdük ve fırtınanın geçmesini bekledik.

I stepped aside for him to pass. - Onun geçmesi için kenara çekildim.

harekete geçmek
roll up
başından geçmek
experience
arasından geçmek
pass through
birinden ötekine geçmek
(Bilgisayar) switch to
dalga geçmek
send up
dalga geçmek
make fun of

He wants to make fun of me. - O benimle dalga geçmek istiyor.

dalga geçmek
monkey around
ele geçmek
caught
geç
backward
geç
tardy

His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times. - Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.

geçme
slip on
geçme
(olaylar) whirligig
geçme
(ruh) transmigration
geçme
fitting
geçme
{i} permeation
gırgır geçmek
(deyim) pull someone's leg
karşıdan karşıya geçmek
cross over
karşıya geçmek
cross over
karşıya geçmek
to cross over to the other side
kendinden geçmek
blackout
konusu geçmek
be mentioned
koşarak geçmek
run
sıyırıp geçmek
skim
yarıp geçmek
break through

The submarine had to break through a thin sheet of ice to surface. - Denizaltı yüzeye doğru ince bir buz tabakasını yarıp geçmek zorunda kaldı.

yerine geçmek
a) to replace, to supersede, to supplant b) to substitute sb c) to displace d) to go on
yetişip geçmek
overtake
önüne geçmek
prevent
önüne geçmek
to prevent, to avert, to preclude
önüne geçmek
forestall
geç
behind

Tom spent a few years behind bars. - Tom parmaklıklar ardında birkaç yıl geçirdi.

The first bus will leave 10 minutes behind time. - İlk otobüs on dakika geç hareket edecek.

geç
{f} passed

I cannot say how much time passed. - Ne kadar zaman geçtiğini söyleyemem.

The ship passed through the Panama Canal. - Gemi Panama Kanalından geçti.

hora geçmek
appreciated
sıyırıp geçmek
graze
-e geçmek
proceed to
-i geçmek
outdo
-i geçmek
get ahead of
adı geçmek
be mentioned
adı geçmek
mentioned
alay geçmek
make fun of
alev gibi yalayıp geçmek
lick
atağa geçmek
attack
avantaj birine geçmek
gain the upper hand
bahsi geçmek
be mentioned
başa geçmek
come in
başa geçmek
take control
birbirine geçmek
intertwine
birbirine geçmek
interlace
birinden ötekine geçmek
(Bilgisayar) switch
birinden ötekine geçmek
(Bilgisayar) switch between
dalga geçmek
fuck with
dalga geçmek
rally
dalga geçmek
banter
dalga geçmek
make sport of someone
dalga geçmek
slack off
dalga geçmek
shirk
dalga geçmek
pull somebody's leg
dalga geçmek
(deyim) lay an egg
dalga geçmek
trifle
dalga geçmek
(Konuşma Dili) laugh out of court
dalga geçmek
kid around with someone
dalga geçmek
joke about
dalga geçmek
razz
den geçmek
weather
ele geçmek
be caught
eline geçmek
earn
eline geçmek
catch
eline geçmek
get
eline geçmek
find
enine geçmek
traverse
es geçmek
pass over
es geçmek
skip

Click here to skip this ad. - Bu reklamı es geçmek için buraya tıkla.

geç
posteriorly
geç
skip

Tom skipped dinner saying he was too tired to eat. - Tom yiyemeyecek kadar çok yorgun olduğunu söyleyerek akşam yemeğini geçiştirdi.

I want to hear the whole story, and don't skip any details. - Konuyu bütünüyle öğrenmek istiyorum, hiçbir detayı es geçme.

geç
(Bilgisayar) bypass
geç
(Bilgisayar) ignore

He deliberately ignored me when I passed him in the street. - Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.

We can't ignore Tom's past. - Tom'un geçmişini göz ardı edemeyiz.

geç
{f} switch

Usually before a concert there is an announcement asking the audience to either turn off their phones or switch them to manner mode. - Genellikle bir konser öncesinde seyirciden ya telefonlarını kapatmalarını ya da sessiz moda geçmelerini isteyen bir duyuru vardır.

Wolfgang switched to German. - Wolfgang Almancaya geçti.

geçme
(Ticaret) exceed
geçme
(Aydınlatma) transmission
geçme
fitted into
geçme
disseminate
geçme
insert
geçme
dowel
gırgır geçmek
hoax
gırgır geçmek
make fun of
gırgır geçmek
make fun
gırgır geçmek
make fun of somebody
gırgır geçmek
make a fool of somebody
ismi geçmek
mentioned
içi geçmek
drop off
kendinden geçmek
lose one's head
kendinden geçmek
(deyim) forget oneself
kendinden geçmek
be overwhelmed
kendinden geçmek
entranced
kendinden geçmek
break down
kolayca geçmek
walk away from
koşarak geçmek
run over
olay (bir yerde) geçmek
take place
olay (bir yerde) geçmek
come about
olay (bir yerde) geçmek
occur
pas geçmek
pass something over
pas geçmek
pass
pas geçmek
bypass
sorumlu geçmek
(Eğitim) receive a conditional pass
sözü geçmek
call the shots
sözü geçmek
talked about
sözü geçmek
be talked about
sözü geçmek
to be talked about
sözü geçmek
influential
sözü geçmek
be influential
sınıf geçmek
pass
yerin dibine geçmek
(deyim) feel cheap
yerin dibine geçmek
feel like 30 cents
yerine geçmek
go on
yerine geçmek
take somebody's place
yerine geçmek
prevail
yerine geçmek
substitute somebody
zorla geçmek
break through
öne geçmek
come to the fore
öne geçmek
(Dilbilim) be ahead of
öne geçmek
get the upper hand
ırza geçmek
(Kanun) abuse
ıska geçmek
ignore
ıska geçmek
disregard
geçme
{i} intervention
delip geçmek
pierce
geç
go over

Don't go over the speed limit. - Hız sınırının üzerine geçmeyin.

I want to go over a few things with you. - Seninle birlikte birkaç şeyi gözden geçirmek istiyorum.

geç
{f} lapse
geç
behind time

The first bus will leave 10 minutes behind time. - İlk otobüs on dakika geç hareket edecek.

The train was almost an hour behind time. - Tren neredeyse bir saat geç kaldı.

geç
{f} pass

If he studied hard, he could pass the exam. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

If she studied hard, she could pass the exam. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

geç
{f} lapsing
geç
go by

I go by that shop every morning on my way to school. - Her sabah okula giderken o dükkanın önünden geçiyorum.

Days go by and still no sign of Tom. - Günler geçiyor ve Tom'tan hala bir iz yok

Türkçe - Türkçe
Kullanımda olmak, tedavülde olmak
Harcamak: "Bütün günüm seni takip etmekle geçti."- Y. K. Karaosmanoğlu
Yazılmak, girmek
Bulunduğu yeri veya konumu değiştirmek
Sürümü olmak, satılmak
Aşmak, geride bırakmak
Görev almak
Bırakmak, vazgeçmek
Haberi bir iletişim aracı ile bildirmek
Herhangi bir durum, soya çekim yoluyla birinde görünmek
Zamanı aşmak, geride bırakmak: "Şehzadebaşı'na geldikleri zaman saat onu geçiyordu."- P. Safa
Bir duruma uğramak, konu olmak
Yaşamak
Üstünlük sağlamak
Hastalık bulaşmak, sirayet etmek
Bir konu üzerinde veya bir yerde çalışmış olmak: "Şimdiki tuluat artistlerinin çoğu oradan geçtiler."- S. F. Abasıyanık
Sıyrılmak, kurtulmak, işin içinden çıkmak. Çekiştirmek, yermek: "Beni sana geçmişler / Vallahi ben demedim."- Halk türküsü
Kalmak, devrolmak
Birinden meşk etmek
Tükenmek, bitmek, sona ermek
Tükenmek, bitmek, sona ermek: "Yavaş yavaş bu hırs geçer."- F. R. Atay. Üstünlük sağlamak
Konuşmada sözü geçmek veya basında yer almak: "Kısa süren bir hastalıktan sonra göçüp gideceğini hissetmiş, hatta ölümünün gazetelere bile geçmemesini istemişti..."- H. E. Adıvar
Harcamak
Bir şeyi bundan böyle yapma durumunda olmamak: "Hakkın var
Kabul edilemez olmak
Etki yapmak, işlemek
Konuşmada sözü geçmek veya basında yer almak
Olmak, vuku bulmak, cereyan etmek: "Bu odanın içinde geçen aşk anları artık çok uzaklardaydı."- A. İlhan
Bir yandan girip öte yandan çıkmak
Geride bırakmak, aşmak
Bir yerin yakınından veya içinden gitmek
Bir yeri aşmak, öbür yana ulaşmak
Bir yere gidip oturmak
Olmak, vuku bulmak, cereyan etmek
Bir iletişim aracı ile bildirmek
Bir yerden başka bir yere gitmek
Çok bekletilmekten çürümeye yüz tutmak
Sönmek
Bulaşmak, sirayet etmek
Söylemeden veya bitirmeden atlamak
Sönmek: "Ocak sönmüş, koru bile geçmişti."- N. Nâzım
Bir müzik parçasını meşk ederek öğrenmek, çalmak veya söylemek
Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden gitmek
Bir yerden başka bir yere gitmek: "Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim."- T. Buğra
Uğramak, konu olmak
Bir şeyi bundan böyle yapma durumunda olmamak
Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar
çare ki bizden geçti, diye söyleniyor."- R. N. Güntekin
Sıyrılmak, kurtulmak, işin içinden çıkmak
Bir yeri aşmak, öbür yana ulaşmak: "İstanbul'a geçecek değil, parmağımı kımıldatacak takatim yok."- S. M. Alus
Bir konu üzerinde veya bir yerde çalışmış olmak
Çekiştirmek, yermek
Yerini bırakıp başka yer almak
Okulda, sınavda başarı göstermek
(Osmanlı Dönemi) TAYY
ilerlemek
(Osmanlı Dönemi) DÜRUC
(Osmanlı Dönemi) HAVL
çıkmak
gitmek
transa geçmek
Trans, parapsikoloji sözlüklerinde “iradi hareketlerin yokluğuyla ve düşüncenin otomatizma durumuna geçmesiyle nitelenen psikolojik ayrışma hali” veya “paranormal bir fenomenin belirdiği, değişik derinlik derecelerindeki bilinçsizlik hali” olarak tanımlanır
Geçme
intikal
Geçme
(Hukuk) MÜRUR
Geçme
(Osmanlı Dönemi) GEŞT
Geçme
nüfuz
Geçme
(Osmanlı Dönemi) TECAVÜZ
geç
Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı: "Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç"- Y. K. Beyatlı
geç
Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı
geç
Belirli zamandan sonra olan
geçme
Birbirinin içine geçirilerek tutturulan iki şeyden birinde bulunan çıkıntılı parça
geçme
Geçmek işi, mürur
geçme
Çakılmış, yapıştırılmış veya lehimlenmiş olmayıp gereğinde sökülebilecek biçimde parçaları birbirine takılıp kenetlenmiş olan
geçme
Birbirinin içine geçirilerek tutturulan iki şeyden birinde bulunan çıkıntılı parça. Çakılmış, yapıştırılmış veya lehimlenmiş olmayıp gereğinde sökülebilecek biçimde parçaları birbirine takılıp kenetlenmiş olan
geçmek