Parayı kızına devretti.
- Sie überschrieb das Geld ihrer Tochter.
Onların kızı hemşire.
- Ihre Tochter ist Krankenschwester.
Kız evlat saçını fırçalar.
- The daughter brushes her hair.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Kız evlat saçını fırçalar.
- The daughter brushes her hair.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Kızınız bir uyuşturucu bağımlısı.
- Your daughter is a drug addict.
Mary onun kızına bağırmakla ilgili kendini suçlu hissetti.
- Mary felt guilty about yelling at her daughter.
Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.
- Sami has had an incestuous relationship with his daughter.
Kızını görmek için çok sabırsızdı.
- He was impatient to see his daughter.
İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
- A good daughter will make a good wife.
I can tell that you're a daughter who cares much for your parents.
- Ich kann sagen, dass du eine Tochter bist, die sehr für deine Eltern sorgt.
He married his daughter to a rich man.
- Er verheiratete seine Tochter mit einem reichen Mann.