İki leydi birbirine gülümsedi.
- The two ladies smiled at each other.
İki köy birbirine bitişiktir.
- The two villages adjoin each other.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
- She soon adjusted herself to village life.
O, hastaneye götürüldüğünde kendine geldi.
- She came to herself when she was taken to the hospital.
Oraya bizzat gitmesine gerek yok.
- She doesn't need to go there herself.
Bizzat gitmesi gerekli.
- It's necessary for her to go herself.
Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
- My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.
- These two lines cut across each other at right angles.
Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.
- Find mutual interests, and you will get along with each other.
Onlar birbirini çok iyi tanımıyorlar.
- They don't know each other very well.
Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
- The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
İki erkek çocuk birbirlerini suçlamaya başladı.
- The two boys began to blame each other.
Kendisini ateşle ısıttı.
- She warmed herself by the fire.
Ben, o kızın kendisine yeni bir görünüm vermek için saçını kestiğini düşünüyorum.
- I think that girl cut her hair to give herself a new look.
Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.
- We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
Biz ayrıldık, birbirimizi asla tekrar görmeyeceğiz.
- We parted, never to see each other again.
O, sırrı kendine sakladı.
- She kept the secret to herself.
O kendi kendine mırıldanıyor.
- She is muttering to herself.
Maria kendi kendine, çok şanslıyım dedi.
- Maria said to herself, I am very lucky.
Kendi kendine konuşmaktansa başkalarını dinlemeyi tercih eder.
- She would rather listen to others than talk herself.
She killed herself by taking poison.
- Sie hat sich mit Gift umgebracht.
She killed herself yesterday.
- Sie brachte sich gestern um.