Administrator and moderators are working for the best language tool, Tatoeba Project.
- Yönetici ve moderatörler en iyi dil aracı Tatoeba Project için çalışıyorlar.
She is working as a volunteer interpreter at the international conference.
- Uluslararası Konferansta gönüllü bir çevirmen olarak çalışıyor.
The bus is running ten minutes late.
- Otobüs on dakika rotarlı çalışıyor.
Buses are running at 20 minute intervals.
- Otobüsler 20 dakikalık aralıklarla çalışıyor.
He works in a big city hospital.
- O büyük bir şehir hastanesinde çalışıyor.
He has ambition, so he works hard.
- Onun emeli var, bu yüzden o çok çalışıyor.
She had an accident while working.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
He had an accident while working.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
If he studied hard, he could pass the test.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
If only I had studied harder for the exam.
- Keşke sınav için daha sıkı çalışsaydım.
The machine stopped functioning.
- Makine çalışmayı kesti.
His eyes stopped functioning due to old age.
- Gözleri yaşlılık nedeniyle çalışmayı durdurdu.
Pamela must have been at home when I tried to get in touch with her, but she didn't answer the telephone.
- Onunla iletişim kurmaya çalıştığımda Pamela evde olmalıydı fakat telefona cevap vermedi.
I tried to get in touch with the police.
- Polisle bağlantı kurmaya çalıştım.
He works in the laboratory.
- O labaratuarda çalışır.
The laborers are murmuring against their working conditions.
- İşçiler çalışma şartlarına karşı söyleniyorlar.
I felt tired from having worked for hours.
- Saatlerce çalışmaktan yoruldum.
I worked for a full 24 hours without getting any sleep.
- Hiç uyumadan tam 24 saat çalıştım.
Why are you studying English so hard? To be an English teacher.
- Niçin çok İngilizce çalışıyorsun?İngilizce öğretmeni olmak için.
But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London.
- Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.
Tom attempted to persuade Mary to go to church with him.
- Tom Mary'yi onunla birlikte kiliseye gitmek için ikna etmeye çalıştı.
He attempted to swim across the river.
- Nehri yüzerek geçmeye çalıştı.
Do you study English every day?
- Her gün İngilizce çalışıyor musun?
Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
He had an accident while working.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
While working, he had an accident.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
They labored in the factories.
- Onlar fabrikalarda çalıştılar.
They labored over the budget for the fiscal year 1997.
- Onlar 1997 mali yılı için bütçe üzerinde çalıştılar.