Yerli konuşmacılarla konuşmak için çok fazla fırsatlarım olmuyor.
- I don't get very many opportunities to talk with native speakers.
Bu civardaki çocukların yüzmek için çok fırsatları yok.
- Children around here don't have many opportunities to swim.
Japonya'da istihdam imkanları kadınlar için erkekler için olduğundan önemli ölçüde düşüktür.
- In Japan, employment opportunities are significantly lower for women than they are for men.
Daha sonra, diğer birçok ülkeden olanlar büyük ekonomik imkanlarla ilgili raporlar ve dini ve politik özgürlük tarafından cezbedildikleri için Amerika Birleşik Devletlerine akın ettiler.
- Later, those from many other countries flocked to the United States because they were attracted by reports of great economic opportunities and religious and political freedom.
Onu görme fırsatı kaçırmamalısınız.
- You shouldn't miss the opportunity to see it.
Yeteneğini göstermek için bu az bulunur fırsatı en iyi şekilde kullanmalısın.
- You should make the most of this rare opportunity to demonstrate your talent.
Sami şans aramak için Kanada'ya gitti.
- Sami went to Canada, looking for opportunity.
Tom başka bir şansı hak ediyor.
- Tom deserves another opportunity.
... technology ability of India, the growth opportunities here, ...
... our defense against threats by the enormous opportunities to do good ...