een

listen to the pronunciation of een
İngilizce - Türkçe

een teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

any
{s} herhangi

Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır. - Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.

Herhangi bir prezervatifin var mı? - Do you have any condoms?

any
her bir

Kendim hakkında yazmıyorum. Her bir benzerlik tamamiyle tesadüftür. - I am not writing about myself. Any similarity is purely coincidental.

any
kimse

Artık hiç kimse bu dili konuşmuyor. - No one speaks this language anymore.

Odada hiç kimse yoktu. - There wasn't anyone in the room.

any
biraz da olsa
any
birazcık olsun
any
birisi

Tom'un şu anda birisiyle konuşmak için vakti yok. - Tom doesn't have time right now to talk to anyone.

Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir. - Anyone can cultivate their interest in music.

any
hiç

O hiçbir şeyi değiştirmeyecek. - That won't change anything.

Dinledim fakat hiçbir şey duymadım. - I listened, but I didn't hear anything.

any
azıcık
any
herhangi biri

Pekala, evet, fakat herhangi birinin bilmesini istemiyorum. - Well, yes, but I don't want anyone to know.

Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım. - Never have I heard anyone say a thing like that.

any
biri

Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı? - Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?

Herhangi biri onu yapabilir. - Anyone could do that.

any
her ne kadar

Her ne kadar bu ayakkabıları artık giymesem de, onları atmaya kıyamıyorum. - Even though I don't wear those shoes anymore, I can't bring myself to get rid of them.

any
{s} hiçbir

Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır. - Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.

Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum. - I don't know anything about her family.

any
zam bir herhangi
any
{s} her

Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır. - Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.

Kızı onunla her yere gitmeye hevesli. - His daughter is eager to go with him anywhere.

any
hiç: Do you have any candles? Sende hiç mum var mı? No, I don't have any. Hayır, bende hiç yok. He did it without any help. Hiç yardım
any
(zarf) hiç, daha, biraz
any
(sıfat) hiç, hiçbir; biraz, daha, her, herhangi
Hollandaca - Türkçe
kullam
biri

Dünya gezegenlerden biridir. - De aarde is een van de planeten.

Sadece birini seçiniz. - Kiest u er maar een uit.

herhangibir
bir an

Şeytanla bir anlaşma yapmış. - Hij ging een deal aan met de duivel.

herhangibiri
herhangi biri
da bir
herhangi

Ben herhangi bir kıza bakıcılık yapamam. - Ik kan niet op een of ander meisje passen.

herhangi birisi
birine
birer
birinden
birisi

Birisi ambulansa telefon etsin! - Laat iemand een ambulance bellen!

Hobilerimden birisi klasik müzik. - Een van mijn hobby's is klassieke muziek.

birisini
bir tanesi
bir de

Dünya, günde bir defa kendi ekseni etrafında döner. - De aarde draait eenmaal per etmaal rond om haar as.

Devlet görevini yapmadığı için, vatandaşların güvenliğini sağlayacak bir dernek kurduk. - Omdat de overheid zijn plicht niet doet, hebben wij een vereniging opgericht die zorg moet dragen voor de veiligheid van de burgers.

kullan

Bu iş için size, köşeli bir bileyi makinası kullanmanızı tavsiye ederim. - Voor dit werk raad ik u aan een hoekslijpmachine te gebruiken.

Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı. - Onlangs is de toenemende diversiteit van computergebruik uitgebreid ver boven het gebruiksgebied van een kantoor.

herhangi bir

Ben herhangi bir kıza bakıcılık yapamam. - Ik kan niet op een of ander meisje passen.

in a
bir çok
birini

Sadece birini seçiniz. - Kiest u er maar een uit.

bir tane

Bir tane içmek için tam yeterli vakit var. - Er is precies genoeg tijd om er eentje te drinken.

Bir kaleme ihtiyacın varsa, sana bir tane ödünç vereyim. - Als je een pen nodig hebt, zal ik je er een uitlenen.

kullanılamama
bric een brac
Bir brac süs
vergoelijken een fout / een fout
bir hata veya bir hata telafi
vergoelijken een overspel
bir zina affetmek
İngilizce - İngilizce
plural form of ee
evening
even

een seea.

A contraction for even
The old plural of Eye
plural of ee
spl
mutawa'een
religious police in Saudi Arabia whose duty is to ensure strict adherence to established codes of conduct; offenders may be detained indefinitely; foreigners are not excluded
Hollandaca - İngilizce
any

Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody. - Iedereen is een maan en heeft een donkere zijde die hij nooit aan iemand laat zien.

Do you have a bucket of water for me by any chance? I have a flat tyre. - Heeft u misschien een emmer water voor mij? Ik heb een lekke band.

een