çoğu

listen to the pronunciation of çoğu
Turkish - English
most of

There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends. - Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.

He spent most of the time at his summer home. - O, zamanın çoğunu yazlık evinde geçirdi.

mostly, usually
mainly

Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines. - Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.

His failure was mainly due to carelessness. - Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.

most, most of
most

Most parents see their own children as the best in the world. - Çoğu ebeveyn, kendi çocuklarını, dünyada en iyi olarak görüyor.

Most young adults enjoy going out at night. - Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.

the best part of
more than

I've done that more than most people have. - Onu çoğu insandan fazla yaptım.

I get paid more than most people here do. - Buradaki çoğu insanın aldığından daha çok ödeme alıyorum.

most, most of; mostly, usually
often

The rich are often misers. - Zenginler çoğu kez pintidirler.

Cheese often lures a mouse into a trap. - Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.

predominantly
many

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town. - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

The coach called off the game because many of the players were down with the flu. - Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.

mostly

They were mostly women. - Onlar çoğunlukla kadındı.

I mostly have fruit for breakfast. - Sabah kahvaltısı için çoğunlukla meyve yerim.

many of them
most#beautiful
çoğu kez/zaman
usually
çoğu gitti, azı kaldı
Most of it is over, the end is near
çoğu kez
dozen of times
çoğu kez
many times
çoğu kez
mostly, mostly
çoğu zaman
usually, mostly, more often than not
çoğu zaman
heaps of times
çoğu kez
frequently
çoğu kez
often

Tom and his friends often play cards until after midnight. - Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.

I've often seen him bullied. - Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.

çoğu zaman
many

Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time. - Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.

çoğu kez
oftentimes
çoğu kez
many a time
çoğu kez
most often
çoğu zaman
mostly
çoğu kez
mostly
çoğu zaman
more often than not
Azı çalan çoğu da çalar
(Atasözü) He who will steal the eggs, will steal the hen
azı karar çoğu zarar
(Atasözü) Too much of a good thing can be bad for you
bir çoğu
Many
Çoğu zaman
most of the time
çoğu kez
oft

Crime has often been related to poverty. - Suç çoğu kez yoksullukla ilgilidir.

The rich are often misers. - Zenginler çoğu kez pintidirler.

çoğu kez
ofttimes
Turkish - Turkish
Çok kimse
Bir şeyin büyük bölümü
Çoğu zaman, çok defa
Afyonkarahisar ilinde bir yayla
Bir şeyin büyük bölümü: "Biz o zaman okuduğumuz mısraların çoğunu ezber bilirdik."- A. Ş. Hisar. Çok kimse: "Arkadaşlarımın çoğu gibi mektebe lalalarla, uşaklarla gitmedim."- A. H. Tanpınar
çoğu kez
Birçok kere, defalarca