çoğu

listen to the pronunciation of çoğu
Turkish - English
most of

He spent most of the time at his summer home. - O, zamanın çoğunu yazlık evinde geçirdi.

While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that. - Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.

mostly, usually
mainly

His failure was mainly due to carelessness. - Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.

Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines. - Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.

most, most of
most

Most Japanese drink water from the tap. - Çoğu Japon, suyu musluktan içer.

Most children hate school. - Çoğu çocuk okuldan nefret eder.

the best part of
more than

Humility often gains more than pride. - Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.

I get paid more than most people here do. - Buradaki çoğu insanın aldığından daha çok ödeme alıyorum.

most, most of; mostly, usually
often

The transition from farm life to city life is often difficult. - Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.

The rich are often misers. - Zenginler çoğu kez pintidirler.

predominantly
many

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town. - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

Many of the workers died of hunger. - İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.

mostly

I mostly have fruit for breakfast. - Sabah kahvaltısı için çoğunlukla meyve yerim.

The audience was mostly businessmen. - Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.

many of them
most#beautiful
çoğu kez/zaman
usually
çoğu gitti, azı kaldı
Most of it is over, the end is near
çoğu kez
dozen of times
çoğu kez
many times
çoğu kez
mostly, mostly
çoğu zaman
usually, mostly, more often than not
çoğu zaman
heaps of times
çoğu kez
frequently
çoğu kez
often

Tom and his friends often play cards until after midnight. - Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.

The rich are often misers. - Zenginler çoğu kez pintidirler.

çoğu zaman
many

Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time. - Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.

çoğu kez
oftentimes
çoğu kez
many a time
çoğu kez
most often
çoğu zaman
mostly
çoğu kez
mostly
çoğu zaman
more often than not
Azı çalan çoğu da çalar
(Atasözü) He who will steal the eggs, will steal the hen
azı karar çoğu zarar
(Atasözü) Too much of a good thing can be bad for you
bir çoğu
Many
Çoğu zaman
most of the time
çoğu kez
oft

I've often seen him bullied. - Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.

Cheese often lures a mouse into a trap. - Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.

çoğu kez
ofttimes
Turkish - Turkish
Çok kimse
Bir şeyin büyük bölümü
Çoğu zaman, çok defa
Afyonkarahisar ilinde bir yayla
Bir şeyin büyük bölümü: "Biz o zaman okuduğumuz mısraların çoğunu ezber bilirdik."- A. Ş. Hisar. Çok kimse: "Arkadaşlarımın çoğu gibi mektebe lalalarla, uşaklarla gitmedim."- A. H. Tanpınar
çoğu kez
Birçok kere, defalarca