tamam

listen to the pronunciation of tamam
Türkisch - Englisch
okay

Okay, Tom, you can open your eyes now! - Tamam, Tom şimdi gözlerini açabilirsin!

It's okay to look, but it's rude to stare. - Görünmek için tamam ama bakmak için kaba.

yes

Yesterday, we finished constructing the new stage. - Dün yeni aşama inşaatını tamamladık.

Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo. - Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.

OK
ready

I'm all packed and ready to go. - Tamamen toparlandım ve gitmeye hazırım.

OK, I guess I'm ready. - Tamam, sanırım hazırım.

allright
(Argo) okey-dokey
the whole

I know the whole of the story. - Ben hikayenin tamamını biliyorum.

The patrol cars cover the whole of the area. - Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır.

(Bilgisayar) finish

They finished eighty miles' journey. - Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.

Have you finished the papers? - Belgeleri tamamladın mı?

over

Liisa was completely overwhelmed, but there was no one there who could've helped her. - Liisa tamamen bunalmıştı fakat orada ona yardım edebilecek kimse yoktu.

Her lecture was completely over my head. - Onun dersi tamamen benim anlamayacağım kadar zor.

right

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

If Bob had taken my advice, everything would be all right now. - Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.

intact
done!

Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing. - Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.

Was nothing done about that? - Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?

very well then
all right

All right. I'll accept your offer. - Tamam, önerinizi kabul edeceğim.

I think it's all right now. - Sanırım o şimdi tamam.

(Konuşma Dili) deal

OK, we've got a deal. - Tamam, bir anlaşmamız var.

exact

You're exactly right, Tom. - Tamamen haklısın, Tom.

That's exactly what I expected to happen. - Bu tamamen olmasını beklediğim şey.

ok, ok
roger that
to a tee
(Argo) good-oh
(deyim) it's all right

It's all right, Tom. Everything's all right now. - Tamam Tom. Şu anda her şey yolunda.

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

well

His family are all very well. - Onun ailesi tamamen çok iyidir.

Tom can understand perfectly well. - Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.

well and good
full

I was fully alive to the danger. - Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.

Tom is fully aware of the problem. - Tom tamamen problemin farkında.

(Bilgisayar) fixed
gross
complete, not lacking in any part
O.K

I'll hide and you find me. O.K.? - Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?

mature
fully; for all of, for a whole: Tamam on gün sürdü. It went on all of ten days
yeah

Everybody pulled their socks up, yeah. - Herkes aklını başına devşirdi, tamam.

Oh yeah, I totally agree. - Oh evet, ben tamamen katılıyorum.

precisely
finished

Have you finished the papers? - Belgeleri tamamladın mı?

I haven't quite finished eating. - Ben yemeği tamamen bitirmedim.

that's all right
complete

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

He was completely absorbed in his work. - Tamamen işine dalmıştı.

O.K.!/All right!/Very well!
rightoh
all (of the), the whole (of the): Binanın tamamı yandı. The whole building burned down
exactly

That's exactly what I expected to happen. - Bu tamamen olmasını beklediğim şey.

Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him. - Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.

alright

If you need anything, you can call, alright? - Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin, tamam mı?

Alright, see you then. - Tamam, görüşürüz o zaman.

righto
roger
correct, free of mistakes: Hesaplarınız tamam. Your arithmetic is correct
it's a deal
complete, ready; finished, over; correct, right; the whole; All right!, Okay!, OK!, Done!
according to Hoyle
ready; complete; finished
used to express displeasure sarcastically: Tamam, bir bu eksikti! Great! This is all I need!
agreed
ok!

Write me sometime, OK? - Bir ara bana yaz tamam mı?

We'll help you, okay? - Biz size yardım ederiz, tamam mı?

correct

This watch keeps correct time. - Bu saat tamamen doğrudur.

Complete with the correct form of the verb. - Fiilin doğru şekli ile tamamlayın.

okey
is up
time is up
eact
{s} done

All my homework is done. - Bütün ödevlerim tamam.

Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing. - Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.

tamam olmak
to be completed
tamam olmak
over
tamam olmak
be over
tamam olmak
be completed
tamam olmak
end
tamam olmak
completed
tamam!
there
tamam!
very good!
tamam! komutu
(Askeri) on
tamam
okay
tamam canım
all right honey
tamam canım
yes my dear
tamam canım
all right love
tamam etmek
1. to complete, finish, terminate. 2. (Konuşma Dili) to kill; to bump (someone) off
tamam gelmek
to be just right for, suit (someone) to a T
tamam nolmuş?
(Konuşma Dili) what then?
tamam nolmuş?
(Konuşma Dili) aye what then
tamam olarak
maturely
tamam olmak
to end, to be over
tamam olmak
1. to be ready; to be finished. 2. to end, come to an end
tamam olmama
incompletion
tamam yardımı
(Bilgisayar) help for ok
tamam, efendim
very good, sir!
tamam-değiştir
(Bilgisayar) ok-changeit
goldie tamam
(Askeri) goldie lock
tamamlar
complete
belge tamam
(Bilgisayar) document done
bu iş tamam
that takes care of that
dilbilgisi tamam
(Bilgisayar) gram completed
ifadesi tamam olmak
slang to be finished, be all washed up
kârını tamam etmek
colloq . to murder, kill
kısmen tamam
(Bilgisayar) partial ok
makine tamam
(Askeri) finished with engine
vakit tamam
time is up
vakit tamam
time's up
şimdi tamam
aha
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Ne eksik ne fazla
(Osmanlı Dönemi) Tam, eksiksiz, noksansız
(Osmanlı Dönemi) Münasib, uygun
(Osmanlı Dönemi) Bitme, bitirme, son, nihayet
Yanlış ve yalan olmayan, doğru
Taşıtların yola koyulabileceğini anlatır
Evet, peki, olur!
Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenir
Bütün, tüm
Tamamlanmış, bitmiş
Eksiksiz
Tamamlanmış, bitmiş: "Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam."- C. S. Tarancı
tamam olmak
Sona ermek, tamamlanmak
tamam
Favoriten