cinsel

listen to the pronunciation of cinsel
Türkçe - İngilizce
sexual

She was sexually harassed in an elevator. - Bir asansörde cinsel olarak taciz edildi.

My doctor told me that I had contracted a sexually transmitted infection. - Doktorum bana cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyona yakalandığımı söyledi.

gamic
carnal
{s} sex

My doctor told me that I had contracted a sexually transmitted infection. - Doktorum bana cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyona yakalandığımı söyledi.

She was sexually harassed in an elevator. - Bir asansörde cinsel olarak taciz edildi.

generical
venereal
the carnal
brutish
cinsel taciz
sexual harassment

Sexual harassment can be a serious problem in the workplace. - Cinsel taciz iş yerinde ciddi bir sorun olabilir.

Tom was accused of the sexual harassment of his female colleagues. - Tom kadın meslektaşlarına cinsel tacizle suçlandı.

cinsel ilişki
sexual intercourse

When did you last have sexual intercourse? - En son ne zaman cinsel ilişkiye girdiniz?

Mary did not bleed in her first sexual intercourse with Tom. - Mary'nin Tom'la olan ilk cinsel ilişkisinde kanama olmadı.

cinsel birleşme
sexual intercourse
cinsel ilişki
sex

We don't have sex anymore. - Artık cinsel ilişkiye girmiyoruz.

Tom had sex with a lot of different women. - Tom birçok farklı kadınla cinsel ilişkiye girdi.

cinsel istek uyandıran
sexy
cinsel ilişkiye girmek
shag
cinsel ilişkiye girmek
have sex
cinsel dürtü
sex drive

She has a low sex drive. - Onun düşük bir cinsel dürtüsü var.

A possible side effect of the contraceptive pill is a loss of sex drive. - Doğum kontrol haplarının olası bir yan etkisi, cinsel dürtüdeki kayıptır.

cinsel ilişki
trick
cinsel istismar
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual abuse
cinsel olarak uyarmak
sex up
cinsel organ tüyleri
pubes
cinsel gücü yüksek
potent
cinsel ilişkiye girmek
hump
cinsel adetler
sex customs
cinsel ahlak
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual morality
cinsel azgınlık
rut
cinsel bağımlılık
sexual addiction
cinsel birleşme
(Argo) nookie
cinsel birleşme
sexual relationship
cinsel birleşme
(Argo) nooky
cinsel boşalma
ejaculation
cinsel cazibe
sexual attraction
cinsel davranış
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual behaviour
cinsel deneyim
sexual experience
cinsel devrim
sexual revolution
cinsel eğilim
sexual orientation
cinsel eğitim
(Eğitim) sex instruction
cinsel eğitim
sexual education
cinsel eğitim
sex education
cinsel güçsüzlük
impotence
cinsel hastalık
(Tıp) venereal disease
cinsel hayat
sexual life
cinsel haz
sexual pleasure
cinsel heyecan
sexual arousal
cinsel ilişki
sexual relationship

People might say I'm old-fashioned, but I think that one shouldn't have sexual relationships before marriage. - İnsanlar eski kafalı olduğumu söyleyebilir, ama bir insan evlilik öncesi cinsel ilişkiye girmemeli.

Dan began an erratic sexual relationship with his youngest aunt, Linda. - Dan en genç halası Linda'yla sapkın bir cinsel ilişkiye başladı.

cinsel ilişki
(Argo) nookie
cinsel ilişki
it
cinsel ilişki
(Argo) ballin`
cinsel ilişki
shot
cinsel ilişki
snatch
cinsel ilişki
(Kanun) carnal knowledge
cinsel ilişki
(Argo) tonk
cinsel istek
desire
cinsel istek
passion
cinsel istek uyandıran
voluptuous
cinsel içgüdü
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual instinct
cinsel kimlik
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual identity
cinsel kızgınlık
rut
cinsel olgunluk
sexual maturity
cinsel rol
sex role
cinsel saldırı
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual assault
cinsel sapma
sexual deviation
cinsel sapma
perversion
cinsel sapma
perversity
cinsel sapık
sexual deviant
cinsel sapık
pervert
cinsel sapık
(Biyoloji) sex deviant
cinsel sapıklık
perversity
cinsel suçlar
sex crimes
cinsel taciz
gender-based violence
cinsel taciz
abuse

Dan sexually abused Linda. - Dan, Linda'ya cinsel tacizde bulundu.

cinsel tecavüz
rape
cinsel temas
(Biyoloji) sexual intercourse
cinsel terapi
(Pisikoloji, Ruhbilim) sex therapy
cinsel tercih
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual preference
cinsel travma
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual trauma
cinsel uyarı
sexual arousal
cinsel yönden güçlü
virile
cinsel zevk
sexual pleasure
cinsel çekicilik
sexual attraction
cinsel özgürlük
sexual freedom
cinsel şiddet
gender-based violence
cinsel şiddet
sexual harassment
cinsel boşalma
ejaculate
cinsel güçsüzlük
sexual impotence
cinsel yönelim
Sexual orientation
cinsel anomali
(Pisikoloji, Ruhbilim) sex anomaly
cinsel arzu
concupiscence
cinsel ayrımcılık
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual discrimination
cinsel azınlık
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual minorities
cinsel baskı
sexual oppression
cinsel birleşme
copulation
cinsel birleşme
coition
cinsel birleşme
coitus
cinsel birleşme
conversation
cinsel birleşme
sexual intercourse, intercourse, coitus, coition
cinsel birleşme ile ilgili
coital
cinsel bozukluklar
sex disorders
cinsel cazibeli kadın
pin-up
cinsel dürtü
sexual urge
cinsel dürtü
libido

My wife has no libido since she got pregnant. What can I do? - Hamile olduğundan beri karımın hiç cinsel dürtüsü yok. Ne yapabilirim?

cinsel engelleme
sexual inhibition
cinsel etik
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual ethics
cinsel eşitlik
sexual equality
cinsel eşitsizlik
sexual disparities
cinsel faaliyet
sexual activity
cinsel geçmiş
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual history
cinsel gücü az
undersexed
cinsel güç
potency
cinsel güç
virility
cinsel güç artırıcı
aphrodisiac
cinsel hakkaniyeti
sexual equity
cinsel haklar
sexual rights
cinsel hastalık kapma
dose of clap
cinsel hastalık kapma
dose
cinsel huzursuzluk
sexual dysphoria
cinsel ihtiyaç
sexual need
cinsel ilişki
commerce
cinsel ilişki
(hukuk) carnal knowledge
cinsel ilişki
sexual relation, intercourse, sex; affair
cinsel ilişki
intimacy
cinsel ilişki
it [sl.]
cinsel ilişki
sexual act
cinsel ilişki
snatch [sl.]
cinsel ilişki
trick [sl.]
cinsel ilişki
screw [sl.]
cinsel ilişki
act
cinsel ilişki
shot [sl.]
cinsel ilişki
fuck [sl.]
cinsel ilişki ile bulaşan
venereal
cinsel ilişki ile ilgili
venereal
cinsel ilişkide bulunmak
to have sex with, to go to bed with, to go all the way (with)
cinsel ilişkiden zevk almayan
frigid
cinsel ilişkiye girmek
lie with
cinsel ilişkiye girmek
have a screw
cinsel ilişkiye girmek
jazz
cinsel ilişkiye girmek
sleep with
cinsel istek
pruriency
cinsel istek
prurience
cinsel istek uyandıran
erogenic
cinsel istek uyandıran
sex
cinsel istek uyandıran
erogenous
cinsel istek uyandıran
aphrodisiac
cinsel istek uyandıran
sultry
cinsel istek uyandıran ilaç
aphrodisiac
cinsel istek uyandırma
voluptuousness
cinsel istek uyandırmak
to turn on
cinsel isteği az
undersexed
cinsel isteği azaltan ilaç
anaphrodisiac
cinsel isteği bastıran
anaphrodisiac
cinsel itki
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual drive
cinsel iş bölümü
sexual division of labour
cinsel ketleme
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual inhibition
cinsel konular
birds and the bees
cinsel mazoşizm
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual masochism
cinsel nesne
(Pisikoloji, Ruhbilim) sex object
cinsel olarak
generically
cinsel olgunlaşma
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual maturation
cinsel organ
genitalia
cinsel organ
sexual organ
cinsel organ dudağı
labium
cinsel organlar
sexual organs
cinsel organlar
genitals
cinsel organı olan
sexual
cinsel patoloji
(Kanun) sexual pathology
cinsel pozisyon
sexual position
cinsel problem
sexual problem
cinsel rekabet
(Pisikoloji, Ruhbilim) sex rivalry
cinsel sadizm
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual sadism
cinsel sapkınlık
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual perversion
cinsel saplantı
erotomania
cinsel sapmalar
(Tıp) sex deviations
cinsel sapık
sexual deviant, pervert
cinsel sapıklık
sodomy
cinsel sapıklık
sexual deviation
cinsel senaryolar
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual scripts
cinsel seçim
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual selection
cinsel soğukluk
sexual frigidity
cinsel soğukluk
frigidity
cinsel suç
(Kanun) sex crime
cinsel suçlu
(Pisikoloji, Ruhbilim) sex offender

Sami was an accused sex offender. - Sami cinsel suçlu olmakla suçlandı.

cinsel sıfat
sexual characteristic-capacity
cinsel taciz
(Hukuk) indecent assault
cinsel taciz
sexual harassment, molestation
cinsel tacizci
molester
cinsel tacizde bulunmak
to molest
cinsel tahrik
sexual incitement-provocation
cinsel tipleme
(Pisikoloji, Ruhbilim) sex-typing
cinsel uyuşukluk
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual anesthesia
cinsel yaşam
sex life
cinsel çekicilik
sex appeal
cinsel çekicilik
sexiness
cinsel çocuksuluk
(Pisikoloji, Ruhbilim) sexual infantilism
cinsel özdeşim
(Pisikoloji, Ruhbilim) sex identification
cinsel üreme
(Biyoloji,Hayvan Bilim, Zooloji) zoogamy
cinsel ilişki
{i} fuck
cinsel ilişki
{i} intercourse

Mary did not bleed in her first sexual intercourse with Tom. - Mary'nin Tom'la olan ilk cinsel ilişkisinde kanama olmadı.

When did you last have sexual intercourse? - En son ne zaman cinsel ilişkiye girdiniz?

cinsel ilişki
pussy
kadın cinsel organı
snatch
akraba ile cinsel ilişki
incest
cinsel ilişki
(Kanun) coition
evlilik dışı cinsel ilişki
liaison
tahrik etmek (cinsel anlamda)
turn somebody on
(cinsel) birleşme
intercourse
cinsel birleşme
sexual act
cinsel taciz
molestation
Cinsel taciz
sexual abuse
cinsel organ
sex organ
cinsel taciz
sexual assault

Rape and sexual assault are crimes of violence. - Tecavüz ve cinsel taciz şiddet suçlarıdır.

cinsel
sexual partner
insanlarda çiftleşme, cinsel ilişki
mating in humans, sexual relations
anti-cinsel
anti-sex
anti-cinsel
anti-sexual
anüs ile cinsel organ arası
perineum
aşırı cinsel istek
condition characterized by uncontrollable sexual desire (in men)
aşırı cinsel istek
satyriasis
becermek (cinsel anlamda)
(Argo) get one's end away
cinsel ilişki
{i} coitus
erkekler için cinsel eğitim
(Eğitim) sex instruction for men
evlilikdışı cinsel ilişki
liaison
evlilikdışı cinsel ilişkide bulunmak
to fornicate
Türkçe - Türkçe
Cinsî
cinsel taciz
Ahlâksızca ve ulu orta veya gizlice söz ve davranışlarla karşı cinse eziyet etme, tedirginlik ve sıkıntı verme
cinsel taciz
Çalışma hayatında ekonomik güç, üst makam veya başka etkili bir göreve sahip olanların, genellikle karşı cinsi ahlâk dışı birtakım tutum ve davranışlarla cinsel yönden sıkıntıya sokup rahatsız etmesi
Cinsel birleşme
koitus
Cinsel ilişki
(Hukuk) KOİT
cinsel
Kendi cinsinden kimselerle cinsel ilişkide bulunan kimse, oğlancı, lûtî, homoseksüel