her zamanki

listen to the pronunciation of her zamanki
التركية - الإنجليزية
ordinary, habitual, accustomed, usual
late

They're late, as usual. - Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.

She came late as usual. - O, her zamanki gibi geç geldi.

routine

We expected the routine, but we got the extraordinary. - Her zamanki gibi olacağını umuyorduk, ama sıra dışı bir durumla karşılaştık.

habitual

Grandfather sat in his habitual place near the fire. - Büyükbaba ateşin yanındaki her zamanki yerine oturdu.

stock
ordinary
accustomed
usual

He came late as usual. - O, her zamanki gibi geç geldi.

I'll meet you at the usual time. - Her zamanki saatte seni karşılayacağım.

regular

Fill her up with regular. I'll be paying in cash. - Her zamanki gibi onu fulle. Nakit ödeyeceğim.

wonted
her zaman
always

Bill is always honest. - Bill her zaman dürüsttür.

I always get up at six. - Her zaman altıda kalkarım.

her zamanki gibi
as usual, as ever as
her zaman
ever

He is stronger than ever. - O, her zamankinden daha güçlüdür.

Every time I hear that song, I think of my high school days. - O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.

herzamanki
regular
herzamanki
{s} usual
her zaman
any time

Any time will suit me. - Her zaman bana uygun olacaktır.

You can call me any time. - Beni her zaman arayabilirsin.

her zaman
for ever

Tom always blames me for everything. - Tom her zaman beni her şey için suçluyor.

Tom always blames Mary for everything. - Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.

her zaman
everytime
her zaman
all the time

He stayed there all the time. - O her zaman orada kaldı.

The New York Times reviews her gallery all the time. - The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.

her zaman
routinely
her zaman
year

My five year old daughter always goes to kindergarten happy and full of energy. - Beş yaşındaki kızım kreşe her zaman mutlu ve enerji dolu gider.

Japan has produced more cars than ever this year. - Japonya bu yıl her zamankinden daha çok araba üretti.

her zaman
all times
her zaman
all the while

She did nothing but cry all the while. - O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

He kept smoking all the while. - O her zaman sigara içmeye devam etti.

her zaman
invariably
her zamanki gibi
as usual

He came late as usual. - O, her zamanki gibi geç geldi.

As usual, the physics teacher was late for class. - Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.

her zaman
in season and out of season
her zaman
forever

I am forever in trouble. - Benim her zaman başım belada.

He who asks is a fool for five minutes, but he who does not ask remains a fool forever. - Soran beş dakika bir aptaldır fakat sormayan her zaman bir aptal kalır.

her zaman
at any time

An earthquake can happen at any time. - Bir deprem her zaman olabilir.

You can call me at any time. - Beni her zaman arayabilirsin.

her zaman
(deyim) for ever and a day
her zaman
every time

He drinks his coffee black every time. - O, her zaman kahvesini sade içer.

Tom became tired of always having to pay the bill every time he went out with Mary. - Tom, Mary ile birlikte her çıkışında her zaman hesabı ödemek zorunda kalmaktan usandı.

her zaman
e'er
her zaman
evermore
her zaman
night and day
her zaman
all along

It was you all along, wasn't it? - O her zaman sendin, değil mi?

her zamanki gibi
ordinarily
her zaman
any old time
her zaman
always, for ever, forever, evermore
her zaman
not always
her zaman
each time
her zamanki gibi
as always

Mary, as always, is inimitable! - Mary, her zamanki gibi, eşsizdir!

He was late, as always. - O, her zamanki gibi geç kalmıştı.

her zamanki gibi
usual

They're late, as usual. - Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.

As usual, the physics teacher was late for class. - Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.

her zaman
anytime

Ask me anything anytime. - Bana her zaman bir şey sor.

I will be glad to help you anytime. - Size yardım etmekten her zaman mutlu olacağım.

her zaman
at all times

Keep clear at all times. - Her zaman açık tutun.

You are in my thoughts at all times. - Sen her zaman düşüncelerimdesin.

herzamanki
wonted
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) ÂDÎ
Her zaman
daima
Her zaman
(Osmanlı Dönemi) YEKSAN
Her zaman
her dem
her zaman
Ara vermeden, sürekli, daima, sık sık
الإنجليزية - التركية

تعريف her zamanki في الإنجليزية التركية القاموس.

her zamanki halim
my usual self
(bu benim) her zamanki halim
my usual self
her zamanki
المفضلات