şimdi

listen to the pronunciation of şimdi
التركية - الإنجليزية
now

She is writing a letter now. - O şimdi bir mektup yazıyor.

It's good now; neither too heavy nor too light. - O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.

at the present time
just

For you to come out and say that kind of thing now would just be pouring oil on the fire. - Şimdi dışarıya gelmen ve o tür bir şey söylemen yangına körükle gitmek olur.

The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath. - Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.

anon
now, at the moment, at present, just now
presently
yet

I've just arrived. I haven't even emptied my suitcases yet. - Şimdi vardım. Valizimi bile henüz boşaltmadım.

As yet, I have not completed the sweater. - Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim.

hereby
you see

How many do you see now? - Şimdi kaç tane görüyorsun?

Can you see where Tom is now? - Şimdi Tom'un nerede olduğunu görebiliyor musun?

(Konuşma Dili) here and now

I can't answer you here and now. - Sana şimdi yanıt veremem.

I want you focus on the here and now. - Burada ve şimdi odaklanmanı istiyorum.

now that

I see now that I was mistaken. - Hatalı olduğumu şimdi anlıyorum.

Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life. - O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.

away

He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away. - O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.

The boarders are now away on vacation. - Yatılı öğrenciler şimdi uzakta tatilde.

straightaway
at present
now now
at the moment

Where are you sitting at the moment? - Sen şimdi nerede oturuyorsun?

Where do you live at the moment? - Sen şimdi nerede oturuyorsun?

today

Even now, I occasionally think I'd like to see you. Not the you that you are today, but the you I remember from the past. - Şimdi bile, ara sıra seni görmek istediğimi düşünüyorum. Fakat bugünkü seni değil geçmişten hatırladığım seni.

I'm now watching Russia Today. - Ben şimdi Russia Todayi izliyorum.

just now

I want you to take back what you said just now. - Ben söylediklerini şimdi geri almanı istiyorum.

He came home just now. Didn't you know that? - O şimdi eve geldi. Bunu bilmiyor muydunuz?

nowadays

That's not surprising nowadays. - Şimdi bu sürpriz değil.

Nowadays, almost every home has one or two televisions. - Şimdilerde neredeyse her evde bir ya da iki televizyon var.

şimdi beklemeye geç
(Bilgisayar) standby now
şimdi bile
still, yet
şimdi bir taksi rica ediyorum
I would like a taxi now
şimdi tamam
aha
şimdi ödeyebilir miyim
Can I pay now
şimdi şimdi only
very recently, not until very recently
hemen şimdi
this moment
hemen şimdi
in a moment

We're getting out of here in a moment. - Hemen şimdi buradan çıkıyoruz.

burada-şimdi yaklaşımı
(Pisikoloji, Ruhbilim) here-and-now approach
daha şimdi
just now
evet, şimdi güncelleştir
(Bilgisayar) yes, update now
haydi şimdi
there now
hemen şimdi
right now

I need to speak with Tom right now. - Tom'la hemen şimdi konuşmam lâzım.

I need to speak with Tom right now. - Tom'la hemen şimdi konuşmam gerekiyor.

hemen şimdi
at once, straightaway
hemen şimdi
just now

Dad just now went out. - Babam hemen şimdi dışarı çıktı.

Yes, but she left just now. - Evet, ama o hemen şimdi gitti.

hesabı şimdi ödemek istiyorum lütfen
I'd like to pay now please
ne demek şimdi bu
what is this supposed to mean
ya şimdi ya hiç
now or never
التركية - التركية
Şu anda, içinde bulunduğumuz zamanda: "Şimdi daha bahtiyar bir haberi sevgili bir sesten bizzat duymaya imkân buluyoruz."- A. Ş. Hisar
Az sonra, yakında
Şu anda, içinde bulunduğumuz zamanda
Az önce, biraz önce, demin
Artık, bundan böyle, bu duruma göre
Artık, bundan böyle, bu duruma göre: "Sizden kaçan hayvanı da şimdi kim bilir hangi semtte satacaklar?"- B. Felek
şimdi şimdi
Ancak çok yakın bir zamandan beri