Onun yüzü acıdan burkulmuştu.
- His face was twisted with pain.
Çocuklar tepeden aşağıya yuvarlandılar.
- The children rolled down the hill.
Top yerde bana doğru yuvarlandı.
- The ball rolled on the ground towards me.
Tom Mary'nin kolunu büktü ve o hayır kurumumuza biraz para bağışlamayı kabul etti.
- Tom twisted Mary's arm and she agreed to donate some money to our charity.
O gerçekten bükülmüş.
- That's really twisted.
Banliyölerde caddeler kıvrımlı ve dardır.
- Streets are often twisted and narrow in the suburbs.