He spent most of the time at his summer home.
- O, zamanın çoğunu yazlık evinde geçirdi.
My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read.
- Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.
That company deals mainly in imported goods.
- O şirket çoğunlukla ithal mallar işiyle ilgilenir.
Alzheimer's disease affects mainly people older than 60 years.
- Alzheimer hastalığı çoğunlukla 60 yaşından fazla olan insanları etkiler.
Most Japanese drink water from the tap.
- Çoğu Japon, suyu musluktan içer.
Most young adults enjoy going out at night.
- Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.
Most of the students are interested in finance more than industry.
- Öğrencilerin çoğu sanayiden çok finansla ilgileniyor.
I've done that more than most people have.
- Onu çoğu insandan fazla yaptım.
The transition from farm life to city life is often difficult.
- Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
Humility often gains more than pride.
- Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
The coach called off the game because many of the players were down with the flu.
- Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.
Many of the workers died of hunger.
- İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.
The audience was mostly businessmen.
- Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.
The pain has mostly gone away.
- Ağrı çoğunlukla geçti.
I've often seen him bullied.
- Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.
Cheese often lures a mouse into a trap.
- Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.
Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
- Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.
The rich are often misers.
- Zenginler çoğu kez pintidirler.
I've often seen him bullied.
- Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.